Pakistan halkı, son 10 yıldır Türkiye’de meydana gelen müspet ve menfi gelişmeleri sanki kendi ülkelerinde cereyan eden siyasi olaylar gibi yakından takip ederek, her fırsatta bu gelişmeler hakkında bilgi almaya çalışıyorlar.
Pakistan’ın Lahor şehrinde misafir öğretim üyesi olarak göreve başlayışımın üzerinden 1,5 yıl geçti. Başkanlığını üstlendiğim ‘Rumi Chair for Turkish Language and Culture’, Pencab Eyalet Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif tarafından ilan edilmiş ve Pencab Üniversitesi, Oriental College bünyesinde kurulmuş. Kürsünün kuruluş amacını Türkiye’de Mevlana Celaleddin-i Rumi hakkında Türkçe olarak yapılan çalışmaları Pakistan’daki ilim camiasına tanıtmak, ayrıca Türk Dili ve Kültürü ile ilgili çalışmalar yapmak oluşturuyor. Nitekim bu doğrultuda bugüne kadar
1. Rumi or Diyar-ı Rumi (Urduca)
2. Urduca-Türkçe Sözlük
3. Mevlana Rumi: Kitabiyat (Urduca)
adıyla üç kitap Rumi Kürsüsü tarafından yayımlandı. Ayrıca Meşahir-i Türk adıyla Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaşamış âlim, entelektüel, bilim adamı ve mutasavvıfların tanıtıldığı Urduca bir kitap çalışması devam ediyor.
Türkiye’ye ilginin sebepleriTürkiye’ye menfi bakışın nedeni: Türk dizileri
Geçen 1,5 yıllık süre zarfında Pakistan halkının son 10 yıldır Türkiye’de meydana gelen müspet ve menfi gelişmeleri sanki kendi ülkelerinde cereyan eden siyasi olaylar gibi yakından takip ettiğini ve her fırsatta bu gelişmelerle ilgili bilgi almaya çalıştığını bizzat müşahede etme fırsatı buldum.
AK Parti’den önceki hükümetlerin ülkemizdeki dâhili sorunlardan başını kaldırıp da dışarıya bakamadıkları, ülkemizin şanına yakışır etkili bir dış politika üretemedikleri hepimizce malumdur. Nitekim geçmiş hükümetlerin bunca ilgisizliğine rağmen diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi köklü tarihi ve nesil bağlarımız olan Pakistan halkı da hükümetler düzeyi siyasetten bağımsız olarak tarihin her döneminde Türkiye’ye olan ilgisini ve muhabbetini muhafaza etmiş, bunu her platformda dile getirmiş ve sergilemiştir.
Bunun en güzel örneğini, 30 Ocak 2009 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsviçre'nin Davos kasabasında toplanan Dünya Ekonomik Forumu'ndaki "One Minute" çıkışı ile bizzat yaşamış oldum. O tarihte gecenin ilerleyen saati olmasına rağmen Pakistan’dan arayan arkadaşlar, şahsımda Başbakan Erdoğan’ı tebrik ettiklerini, Türkiye’nin Başbakanı olsa da kendi hissiyatlarına tercüman olduğunu, bundan ötürü çok sevindiklerini dile getirmişlerdi. Özellikle son 10 yıldır iki ülke arasındaki hükümetler arası diyalog ve yakınlaşmadaki artış, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı’nın Pakistan’ı ziyaretleri, ülkemizden değişik sivil toplum kuruluşlarının afetler sebebiyle bölgeye yönelik yardım faaliyetleri ve eğitim gönüllülerinin bu ülkedeki yatırımları bu köklü tarihi bağları ve halklar arasındaki muhabbeti kuvvetlendiren hususlar oldu.
Yukarıda da değindiğim üzere, AK Parti ile Türkiye’de başlayan değişim süreci diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi Pakistan’da da ilgi ile takip edilmekte, bu sürece yönelik değişik kesimlerden çoğunluğu müspet olan değerlendirmeler yapılmakta ve bu değişim süreci bir bütün olarak desteklenmektedir. Ancak bir ölçüde de olsa aşağıda belirteceğim sebepten ötürü Müslüman ülkeler için rol model olma yolundaki Türkiye’ye yönelik temkinli ancak menfi yöndeki eleştiri ve değerlendirmeler de dillendirilmektedir.
Gerek kurumsal olsun gerekse sivil, toplumun değişik kesimleri ile yapmış olduğum sohbet toplantılarında bu değerlendirmeleri not etme fırsatı buldum. Bu toplantılarda, Pakistan halkının şahsıma yönelttiği ve çok merak ettiği temel konular arasında AK Parti’nin Türkiye’yi askeri vesayetten, IMF kamburundan, ekonomik buhrandan, terör belasından nasıl kurtardığı, halkın refah seviyesini nasıl yükselttiği, ülkeyi yasal ve kurumsal olarak nasıl sağlam temellere oturttuğu, yolsuzlukları nasıl önlediği gibi konular vardı. Ben de dilim döndüğü ve bilgim yettiği ölçüde bir Türk vatandaşı olarak AK Parti öncesi ve sonrasında ülkemizde yaşananları kıyasla anlatmaya çalıştım.
Yukarıda bahsi geçen hususlar, aslında uzun zamandır Pakistan toplumunun da mustarip olduğu konular arasında yer alıyor. Bunun için Türkiye’nin içinden geçtiği süreç burada hemen her kesimin ilgisine mazhar oluyor. Öte yandan yukarıda bahsi geçen temel konulara ilaveten gelenek-görenekleri ve toplum yapısıyla Türkiye’den farklı bir görünüm arz eden Pakistan için Türkiye’nin model bir ülke olup olamayacağı zımnen de olsa toplumun bazı kesimlerinde bugün tartışılan bir konu durumunda. Çünkü bazı Türk dizilerinin bir yılı aşkın süredir yayınlandığı Pakistan’da halk Türkiye’nin model bir ülke olup olamayacağı hususunda iki farklı tavır sergiliyor. Nispeten azınlık diyebileceğimiz bir kesim Pakistan toplumu için tamamen yeni olan bu Türk hayat tarzının yansıtıldığı televizyon dizilerine karşı müspet bir tavır sergilerken, ‘mollalar’ olarak adlandırdıkları ve ülkenin geri kalışına sebep olarak gösterdikleri dindar kesimin halk üzerindeki tekelinin kırılması için bu tarz materyalleri bir fırsat olarak görüyorlar. Ancak çoğunluğu oluşturan diğer bir kesim ise bu dizilerle dini referansları kuvvetli ve kısmen kapalı bir toplum yapısına sahip olan Pakistan’ın toplumsal mühendislikle Türkiye gibi laik ve seküler bir yapıya büründürülmeye çalışıldığını düşünüyorlar. Aslında sadece bir televizyon dizisi olarak ele alınacak olursa, bundan yıllar önce Brezilya dizilerine karşı Türk halkının yaklaşımı nasıl olmuşsa, bugün aynı yaklaşım Pakistan halkı tarafından Türk dizilerine karşı sergileniyor. Her ne kadar bu türden diziler yerli olarak ülkede üretilse de, Pakistan toplumunun maddi ve manevi dokusuyla uyuşmamaları ve tamamen ticari amaçlarla ülkede neşredilmeleri bir ölçüde Türkiye’nin imajını zedeleyen bir husus oluşturuyor.
Bu meseleye sektörel açıdan bakıldığında ise Ortadoğu ve Balkanlar’da reyting rekorları kıran Türk dizilerinin Pakistan’ın film sektörünü karıştırdığı söylenebilir. Geçen yıl Özel Urdu-1 kanalında yayınlanan Aşk-ı Memnu dizisi reyting rekorları kırarak kanalı lider konuma taşımıştı. Ardından Menekşe ile Halil ve Fatma Gül'ün Suçu Ne? dizilerinin gösterime girmesi Pakistan senatosuna bağlı Enformasyon ve Yayıncılık Komitesi’ni harekete geçirdi ve Türk dizilerinin Pakistan kültürü ve normlarına uymadığı öne sürülerek, yetkililerin Türk dizilerini yasaklaması için harekete geçmeleri istendi. Buna ek olarak, Pakistanlı dizi oyuncuları ve prodüktörler de işsiz kalma endişesiyle Türk dizilerine yönelik değişik eleştirileri dillendirmişlerdi. Türk dizilerinin Pakistan'a akmasını Amerikan komplosunun bir parçası olarak gören medya grubu başkanları bile var. Facebook’ta “Pakistan dizi film endüstrisini kurtaralım” sloganıyla birleşen oyuncular, başkent İslamabad’da geniş katılımlı bir gösteri de düzenledi ve Türk dizilerinin kaldırılmasını isteyerek, Aşk-ı Memnu gibi dizilerin başka kültürleri yücelterek Pakistan toplumunu yok ettiğinden yakındılar.
Devam edecek…
* Durmuş Bulgur; Prof. Dr., Punjab University, Oriental College, Pakistan, Lahore; Chairman, Rumi Chair for Turkish Language and Culture.
Courtesy: Yeni Turkiyehttp://www.yeniturkiye.org/pakistan-turkiye-iliskilerine-avam%C3%AE-bir-bakis-i/yeni-dunya/3734
Değerli hocam,
ReplyDeleteInternet üzerinde maalesef Pakistan hakkında yakınen hissetmiş kişilerin yazılarını bulmak neredeyse imkansız. 2014 Mart ayında yaptığım Pakistan ziyareti sırasında yazılarınızdan faydalandım. Açıkçası ihtiyaç duyulan şey, klasik gazete haberlerinden öteye, insanları ve anlayışlarını ortaya koyan yazılardır.
Saygılarımla.