Başbakan, kime 'Bizden talepleri oldu' dedi
Başbakan Erdoğan'la Pakistan'dayız.
Başbakan'la daha önce de gelmiştim Pakistan'a.
Sanki her gelişimiz diğeriyle yarışıyor.
Erdoğan nereye gitse müthiş bir ilgi var.
Muharrem ayının 10'unda Kerbela'daydık.
Kırkı olduğunu Lahor'da öğrendik.
Gül dökülen yollardan Başbakan'ın, araçla değil, yürüyerek geçmesi düşünülmüş.
Ancak Muharrem ayının 40'ı nedeniyle Pakistanlılar, güvenlik endişesi taşımış.
Ancak Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, 'Sadece burada değil, Pakistan'ın neresinde olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan geliyor desek yüz bin kişi yığılır' demiş.
Başbakan'ın konvoyu geçerken trafikte beklemek zorunda kalan Pakistanlılar bile Türk heyetinin geçtiğini görünce, el sallayıp, sevgi gösterilerinde bulunuyor,'Zind abad' yani 'Yaşasın!' diye tezahürat yapıyorlar.
Bu coğrafyalara gelince Türkiye'nin sadece Türkiye'den ibaret olmadığını düşünürüm.
Türkiye demek aynı zamanda Pakistan demek.
Türkiye demek Bosna demek.
Türkiye demek Filistin demek.
Hatta Türkiye demek Erbil demek.
Aslında Türkiye demek nerede mazlum bir Müslüman varsa o demek.
Bir misyonumuz var bizim.
Tabii Türkiye'nin başına örülmek istenen çorapların da sadece kendi iç sorunlarımızdan kaynaklanmadığı gibi...
Pakistan'da ilk günü Lahor'da geçirdik. İslamabad'a geçmeden önceki akşamı Huzur-ı Bağ'da geçirdik, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'in Başbakan onuruna verdiği akşam yemeğinde.
İçinde Padişah Camisi ve surlarıyla bizden de esintiler taşıyor Huzur-ı Bağ. Yani huzur bulunan yer.
Son yaşadıklarımızdan sonra en çok ihtiyaç duyacağımız mekânlardan biriydi. Öyle ki Pakistan Başbakanı konuklarını dinlendirebilmek için elinden geleni yaptı, Pakistanlı sanatçılar maharetlerini sergilediler.
İlaç gibi geldi.
Pakistan'ın İstiklal Şairi Muhammed İkbal'in kabrini ziyaret etmek, Padişah Camisi'nde iki rekat namaz kılmak da işin cabası oldu.
Buna rağmen yine de aklımız Türkiye'deydi. Fazla geçmeden kriz haberimiz de geldi.
Huzur-ı Bağ'da huzursuzluk veren bir durum.
Yeni bir 7 Şubat olayı denilen, İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Başkanı Ahmet Arıbaş'ın ifadeye çağrılması olayı.
Heyette, İstanbul operasyonunun intikam savaşına dönüştüğü yönünde yorumlar yapıldı.
Polisteki ifadelere ekleme yapıldığı, dost sohbetlerinde mahkeme heyetinin tutuklama konusunda baştan önyargılı olduğuna dair örnekler paylaşıldı.
'14 ay boyunca teknik takip yapıyorsun o zaman al adamları. Niye şimdiye kadar bekledin?' şeklinde yorumlar geldi.
Pakistan gezisinden önce henüz Türkiye'deyken kulağıma gelmişti.
Savcı Zekeriya Öz'ün kameraların ışıkları altında gövde gösterisi yaparak İstanbul Emniyeti'ne gittiği anı kast ediyorum.
Zekeriya Öz'ün orada polislere, 'örgüt şeması' çizdirmek için talimat verdiği söyleniyor. Örgütün tepesine de bir bakanı yerleştirmek suretiyle.
Zekeriya Öz'e göre bir örgüt var bu örgütün lideri de kabinenin bir bakanı...
Savcı Öz'ün emniyetten çıkarılış şekli ise ilginç.
Başbakan Erdoğan bütçe görüşmelerinden sonra Cuma günü milletvekilleriyle yemekli bir toplantı yapmıştı.
Orada Başbakan üç noktanın altını çiziyor.
1-Biz yolsuzlukla sonuna kadar mücadele ederiz. Üç Y yani yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele hedefimizi daha yola çıkarken ortaya koymuşuz. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın.
2-Bir operasyon başlatılıyor. İlk günden bakanlarımız hedefe konuluyor. Burada bir art niyet var. 14 ay takip yapmışsın. Neymiş bir çantayla eve girmiş, çanta olmadan çıkmış. Çantanın içinde ne vardı? Hepimiz bir eve giderken elimiz boş gitmeyiz. Bir çikolata alırız en azından. Niye operasyon yapmadın o zaman? Maksat farklı.
3- Bu adamın bizden talepleri oldu. Ergenekon'la mücadeledeki çabası nedeniyle 2 kez terfi ettirdik. Ama memnun kalmadı. Bizden bölgeyi istedi. Vermedik. O zaman siz görürsünüz diyor.
O adam kim?
İzlemeye devam edin. Daha neler çıkacak?
Courtesy: Yenisasafak
No comments:
Post a Comment