Sınırları aşsanız, uzaklara doğru uçsanız da yaşamakta olduğunuz ‘yakıcı ve yaralayıcı süreci’ geride bırakmanız mümkün değil. Herkes ağır bir gündemin esiri altında. Gerginlik ve moralsizlik yüzlere yansımış. İşadamından siyasetçisine soru değişmiyor: ‘Ne oluyor, nereye gidiyoruz?’
Yolculuk Pakistan’a. Sıradan bir ülke değil Pakistan. Türkiye’nin doğal uzantısı gibi. Zor zamanların dostu. En müşkül günlerde yan yana durmuş iki ülke. Sadece bugün mü? Değil, tarih boyunca. Kurtuluş Savaşı’nda Pakistan’dan gelen yardımlar on yıllar hatta asırlar geçse de unutulmayacak. Türkiye’nin her fırsatta dost elini uzatışı. Deprem gibi, sel gibi doğal afetlerde imdadına yetişen ilk ülke Türkiye. Pakistan, bunun farkında.
Yola Trabzon’dan çıkıyoruz. Başbakan Erdoğan’ın Karadeniz programı nedeniyle. Erdoğan’a, sıcak gündemin odağındaki isimlerden Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yanı sıra Genel Başkan yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Mevlüt Çavuşoğlu da eşlik ediyor. Uçakta işadamları ağırlıkta. TİM, MÜSİAD ve TUSKON gibi kuruluşların başkanları da aramızda. İki günlük seyahatin ağırlıklı gündemi; ekonomi. Altyapı inşaatlarından diğer sektörlere kadar Pakistan’da Türk işadamlarının büyük yatırımları var. THY’nin bazı gazetelere ambargosu, seyahat için kiralanan Başbakanlık’ın uçağına da yansımış. Zaman ve Bugün gibi gazeteler paketin dışında tutulmuş.
Türkiye’den vakitlice çıkmış olsak da Lahor’a gece yarısı iniyoruz. Üç saat fark var çünkü. Erdoğan’ın başkanlığındaki heyet, top atışı ve sevgi gösterileriyle karşılanıyor. Lahor, Pakistan’ın en büyük eyaleti Pencap’ın başkenti. Nüfus olarak ülkenin ikinci büyük şehri. Zengin tarihe sahip. Ve önemli bir kültür merkezi. Pakistan’ın ‘Mehmet Akif’i’ diye de bilinen milli şair Muhammed İkbal’in mezarı burada. Padişah Camii’nin avlusunda. Huzur-i Bağ denen bölgeye, akşam saatlerinde inanılmaz bir trafiğin içinden geçerek ulaşıyoruz. Trafik bildiğiniz türden değil. Yollarda her şey hareket halinde. At arabasından motorlara, kamyonlara kadar müthiş bir karmaşa. Bir film sahnesi gibi.
Büyük bir meydanın ortasında minareyi andıran bir anıt. Türkiye yapmış. Zihinlerimize kazınan İkbal’in ‘Kurtuluş Savaşı’na yardım’ konuşmasının mekânı burasıymış. O meydanda büyük kalabalıklar toplanmış. İkbal’in, ‘Dünyanın muzdarip halinden bunalarak öteki âleme göçtüğü ve meleklerin Hazreti Muhammed’in huzuruna çıkardıklarını’ söylediği tarihî konuşma. Daha doğrusu bir şiir. Peygamberimiz, İkbal’e sorar: ‘Bana güzel bir koku gibi yaklaştın. Söyle bana, o dünya âleminden getirdiğin güzel hediye nedir?’ diye. Cevap unutulmaz. ‘Yâ Rasûlallâh! dedim. Dünyâda huzur ve rahat kalmadı. Varlık bahçelerinde binlerce lâle ve gül var, fakat hiçbirinde vefâ kokusundan eser yok. Huzûrunuza hediye olarak billur bir şişe getiriyorum. Bu billur şişenin içinde o derecede kıymetli bir şey var ki, emsâlini bulmak imkânsızdır. Bu şişede ümmetinizin nâmusu, şerefi ve vicdânı vardır. Bu şişede, Trablusgarb İslâm beldesinde işgalci İtalyanlara karşı harb ederken şehid düşen Türk askerlerinin mübârek kanı vardır.’
Padişah Camii’nin avlusunda tarihî dokunun içinde mütevazı kabrinde yatan Muhammed İkbal’e ‘Fatiha’ okumaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Ruhun şâd olsun büyük şair.
Lahor’daki en önemli program, iki ülke başbakanlarının katıldığı iş forumuydu. Pakistan iş dünyasının ilgisi yoğundu. Pencap eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif, çok duygulu bir konuşma yaptı. ‘Siz kardeşten ötesiniz. Misafir değil, ailemizin bireyisiniz’ dedi. Sözleri sık sık alkışlarla kesildi.
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Pakistan’da faaliyet gösteren Türk okullarından söz etti. ‘23 Pak-Türk okulunun, Pakistan ve Türk gençleri arasında kültürel değişim ve gönül birliğinin yüceltilmesinde oynadığı mükemmel rolden’ bahsetti. Başbakan Erdoğan, rakamlar vererek ileri düzeydeki siyasi ilişkilerin ekonomiye de yansımasını ve iki ülke işadamlarının üçüncü dünyada ortak iş yapmalarını istedi. Pakistan’ın sıcak ve dost yüzüne rağmen yakıcı süreç seyahat boyunca etkisini hissettirdi.
Courtesy: Zaman
No comments:
Post a Comment