“Keşmir Dayanışma Günü’nü” anma Seminerinde Pakistan’ın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Büyükelçi Syrus Sajjad Qazi’nin konuşması” Ankara , 5 Şubat 2018

Ekselansları,
Saygıdeğer Konuklar,
Bayanlar ve Baylar:
Esselam-ı Aleyküm

Keşmir Dayanışma Günü dolayısıyla bu olayı Pakistan Büyükelçiliğiyle ortak olarak düzenlediği için ESAM’a en içten teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Onların burada bulunması ve verdikleri destek İşgal Altındaki Cammu ve Keşmir’in baskı altındaki milyonlarca insanı için büyük bir güç kaynağıdır ve kendi kaderlerini belirleme haklarını gerçekleştirmeye yönelik önemli bir katkıdır.

Bayanlar ve Baylar,

3 Kasım 1947’de tüm Hindistan radyolarına konuşan Hindistan’ın ilk Başbakanı Jawahar Lal Nehru bir söz vermiştir ve şöyle demiştir:

“Keşmir’in kaderinin en son olarak halk tarafından belirleneceğini beyan etmişizdir.  Biz bu sözü sadece Keşmir halkına değil ama bütün dünyaya verdik. Bu sözden geri dönmeyeceğiz ve geri dönemeyiz.

Kendi kaderlerini belirleme hakları için Cammu ve Keşmir halkına verilen bu söz, Başbakan Nehru tarafından birçok defalar kamuoyuna yaptığı açıklamalarda ve Pakistan liderleri ile olan yazışmalarında yeniden teyit edilmiştir.

Üzücü ve trajik bir biçimde, o ve onun halefleri bu sözlerini onurlandırmayı reddetmiştir, mesela ülkesinin bu sözden geri dönmeyeceği gibi.

Ancak Nehru ülkesinin “sözünden geri dönemeyeceğini” söylediğinde ironik bir biçimde haklıydı.

İşgal altındaki Cammu ve Keşmir halkı yiğitçe mücadelesi sırasında ve sadece 1990’da kaybettiği 94,000 insandan sonra, bir şüphe tarafından gölgelenmesinin ötesinde, Hindistan’ın Cammu ve Keşmir halkının kendi kaderlerini belirleme hakkını “reddedemeyeceğini” ispat etmiştir, devlet terörü ve baskı yolunu kullanmasına rağmen.

Bayanlar ve baylar,

Cammu ve Keşmir halkının trajedisi şudur ki, sadece Hindistan değil ama bütün uluslararası topluluk Keşmirlilere karşı ahlaki, etik ve yasal sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olmuştur. 

Keşmir tıpkı Filistin gibi yabancı işgalinin en uzun süreli olduğu yerlerden birisi olarak ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin gündemindeki en uzun süreden beri çözülememiş bir mesele olarak kalmıştır.

BM Güvenlik Konseyi çeşitli kararları aracılığıyla açıkça ve taraf tutmadan Cammu ve Keşmir eyaletinin son olarak kimde kalacağına Birleşmiş Milletlerin gözetimi altında düzenlenecek olan özgür ve tarafsız bir plebisit demokratik yöntemiyle halkın isteğine göre karar verileceğini beyan etmiştir.

İronik olarak, Hindistan Cammu ve Keşmir anlaşmazlığını yeniden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine götürmüş ve 2 Ocak 1952’de Hindistan Meclisinde yeniden şeref sözü veren Nehru olmuştur.

“Meseleyi Birleşmiş Milletlere götürdük ve barışçıl bir çözüm için söz verdik.  Büyük bir millet olarak bundan geri dönemeyiz.”

Hindistan’ın milleti adına şeref sözü vermesine rağmen, Cammu ve Keşmir üzerindeki ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları uygulanmadan kalmıştır.

Bayanlar ve baylar,

Bu gün İşgal Altındaki Cammu ve Keşmir dünyanın en fazla militarize olmuş bölgelerinden birisidir, 700,000’den fazla Hindistan güvenlik gücü insan hakları ihlalleri işleyenlere tam bir dokunulmazlık sağlayan “kara kanunlardan” cesaret alarak korkunç bir terör dalgası salmaya devam ediyor. 

Hindistan İşgalindeki Keşmir’de insanlığa karşı yetmiş yıldan beri işlenen suçlar insanlığın toplu bilinci üzerinde kara bir lekedir, toplu mezarların keşfedilmesiyle, tecavüz ve cinsel saldırılarla, yargısız infazlarla, zorla kaybetmelerle, bitmeyen sokağa çıkma yasaklarıyla, Keşmirli liderlerin evde tutuklanması ve gözaltına alınmasıyla ve toplu, insanlık dışı ve aşağılayıcı cezalarla kirlenmiş olarak. 

Her geçen yıl, Hint baskısı uluslararası topluluğun eyleme geçmemesiyle daha da artmaktadır.

8 Temmuz 2016’da Keşmirli gençlik lideri Burhan Muzaffar Wani’nin yargısız infazı Hint İşgali Altındaki Keşmir’de kendiliğinden başkaldırının son fazını tetiklediğinde – diğer birçokları tarafından başka bir Keşmir intifadası olarak da adlandırıldı – Hindistan yine zalimce güç kullanarak karşılık verdi. 

Protestocuların üzerine gerçek mermiler ve göz yaşartıcı gaz sıkıldı.  Yaralananları götüren ambulanslar durduruldu ve bunlara saldırıldı.  Tıbbi yardım sağlayan hastaneler ve klinikler işgal edildi ve doktorlar taciz edildi. 

Tüm biçimlerdeki evrensel ahlaki, etik, insani ve insanhakları prensipleriyle dalga geçilerek pellet silahları direkt olarak protestocuların yüzüne ateşlendi. 

Düzinelerce Keşmirli şehit edildi ve yüzlercesi gözlerinden ölümcül şekilde yaralandı.

Bunlardan çoğu gözlerini kalıcı olarak kaybetti – çoğunluğu kadın ve çocuktu.

Bayanlar ve baylar,

Sanki bu zalimlik acımasızlıklarını söndürememiş gibi, Hintli güvenlik güçleri tekrar tekrar Keşmirlilere aşağılayıcı ve insanlık dışı cezalar vermeye devam etti. 

9 Nisan 2017’de, Hint İşgalindeki Keşmir’de bulunan Utligam köyünde genç bir adam bir Hindistan askeri cipinin önüne iplerle bağlandı ve “taş atanlara ders olsun” diye saatlerce gezdirildi. 

Bu haince suça iştirak eden askeri yetkilileri cezalandırmak yerine, bunlar Hintli siyasi ve askeri liderler tarafından ödüllendirildi.

Bu olay bir istisna değildir, aksine işgal altındaki bölgede Hindistan askerlerinin uyguladığı bir kuraldır. 

Bayanlar ve Baylar,
Bu zalimliklere karşı uluslararası alanda tepkiler gelmesine ve bu acımasız insan hakları ihlallerinin bağımsız şekilde soruşturulması için İslami İşbirliği Örgütünün (OIC) ve BM Yüksek Komiserinin çağrıda bulunmasına rağmen, Hindistan tüm insan hakları izleme kuruluşlarının ve medyanın bölgeye erişmesini engellemeye devam etmektedir. 

İslami İşbirliği Teşkilatının (OIC) Bağımsız ve Kalıcı İnsan Hakları Komisyonunun (IPHRC) Hint İşgalindeki Keşmir’e erişimi devamlı olarak reddedildi, OIC Dışişleri Bakanları Konseyinin tekrar eden çağrılarına rağmen.
IPHRC Temmuz 2017’de Azad Cammu ve Keşmir’e bir ziyarette bulundu ve Hint İşgalindeki Keşmir’deki evlerini terk etmeye zorlanan ve Kontrol Hattı’nın (LoC) ötesine geçip mülteci olan birçok Keşmirli mülteciyle görüştü.
IPHRC’nin ziyaret sonrası raporu, ki bu raporun bir kopyasını burada benden temin edebilirsiniz, Hint İşgalindeki Keşmir’de yapılan insan hakları ihlallerini ve Keşmirlilerin kendi kaderlerini belirleme haklarının devamlı olarak reddedilmesini vurgulamaktadır. 
Bayanlar ve Baylar,  
Pakistan’ın Cammu ve Keşmir anlaşmazlığının çözüme kavuşturulmasındaki prensipli duruşu BM Güvenlik Konseyi Kararlarıyla uyumludur, bunlar BM gözetimi altında özgür ve tarafsız bir plebisit yoluyla Keşmir halkının isteklerinin belirlenmesine uygun olarak Cammu ve Keşmir’in son olarak kimde kalacağına karar vermektedir. 

Pakistan ve Keşmirliler Hint İşgalindeki Keşmir’de zorla yapılan zırva seçimleri reddetmiştir ve bunları BM gözetimi altında yapılacak özgür ve tarafsız bir plebisitin emsali olarak kabul etmezler. 

Pakistan Keşmir halkının haklı davasına olan sarsılmaz siyasi, ahlaki ve diplomatik desteğini vermeye devam etmektedir ve inşallah böyle yapmaya devam edecektir. 

Bayanlar ve Baylar,
Keşmirliler ve Pakistan halkı Türkiye hükümetinden ve halkından almış oldukları destek ve dayanışma için derinden minnettardır.

Türkiye Keşmirlilerin sesini uluslararası alanda devamlı olarak yükselten ve BM Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarına uygun olarak onların kendi kaderlerini belirleme haklarını kabul eden en önemli seslerden birisi olmuştur. 

Türkiye OIC Başkanı olarak Keşmir’e bir gerçekleri bulma misyonu göndermek için çok güçlü bir ahlaki ve etik konum almıştır. 

Pakistan’daki milyonlarca kişi ve Cammu ve Keşmir halkı Türk kardeşlerinin en zor saatlerinde yanlarında durduklarını hiçbir zaman unutmayacaktır.    

Konuşmamın sonunda, size Türk liderlerinin Cammu ve Keşmir anlaşmazlığının adil biçimde çözülmesi için verdikleri desteği vurgulayan kısa bir video klibiyle baş başa bırakıyorum.  Aynı zamanda, uluslararası topluluğun ve aynı zamanda Müslüman Ümmetinin ahlaki ve siyasi desteğiyle, Keşmirlilerin adil ve vazgeçilmez kendi kaderlerini belirleme haklarını gerçekleştirecekleri günün uzak olmadığı yönündeki umudumu ifade ediyorum.


Teşekkür ederim

No comments:

Post a Comment