Kavvali müziğinin üstadı Nusret Fatih Ali Han


Kavvali müziğinin üstadı Nusret Fatih Ali Han

ERKAM EMRE   -   18.08.2012  Zaman

Pakistan'ın tasavvuf müziği olarak bilinen 'kavvali'nin duayeniydi. Hak aşkına, Peygamber (sas) hatrına söylenen yüzlerce naat, mersiyeler ve münacatlar okudu. 49 yıllık ömrüne 125 albüm sığdıran Nusret Fatih Ali Han'ın, geçen hafta 15. ölüm yıldönümüydü.
Tasavvuf müziği Kuzey Hindistan'dan başlayıp Anadolu coğrafyasına kadar yayılan muazzam bir kültürün meyvesi. Ülkeleri, sınırları aşıp insanların gönüllerine yerleşen bu müzik, Allah adıyla yanıp tutuşan aşıkların dilinden dökülür, kulak verenlerin gönlünü coşturur. Coşan gönüller sarhoş olup hak adına sema ederler.

İslam kültüründe büyük bir yere sahip olan tasavvuf müziği, ülkeler ve kültürlere göre şekil ve ses değiştirse de özde bir kalmış. Pakistan ve Kuzey Hindistan'da yaşayan Müslümanlar arasında ise kavvali müziği revaç bulmuş. Kökeni 8. yüzyılda Güney İran'a kadar uzanan kavvali müziği, 9. ve 10. yüzyıllarda Hindistan kültürüyle buluşur. Amir Khusro Dehlevi tarafından temelleri atılan kavvali, sufi alimlerin 12. yüzyılda bu coğrafyaya gelmesiyle insanları Müslümanlığa davet etmede kullanılır ve bugünkü halini alır. Tasavvuf müziğinin ana öğeleri olan naat, hamd, menkıbe, münacaat, gazel, mersiyelerin yanı sıra Hint geleneksel şiiri "kafi" gibi kendine has bir tür de barındırıyor kavvali. Bin yıllık bir kültürün ellerinde yoğurulan müziğin belki de en büyük temsilcisi 20. yüzyılda yaşadı. Kavvali severlerin 'Şahen Şahi Kavvali' (Kavvalinin Şahı) diye çağırdıkları Üstad Nusret Fatih Ali Han, 16 Ağustos 1997'de hayatını kaybetse de geride bıraktığımız asrın önemli müzisyenleri arasında sayılıyor ve onlarca ilahisi hâlâ gönülleri coşturuyor.

Altı oktavlık sese sahipti

13 Ekim 1948'de Pakistan'ın Pencap bölgesinde Faysalabad'da doğan Nusret Fatih, kavvali müziği icra eden bir aileden geliyor. O zaman şehirden şehre dolaşarak kavvali okuyan babası, oğlunun bu zor sanatı icra etmesini istemiyordu. Fakat Fatih'in babasına olan hayranlığını fark etmesi pek uzun sürmez. Küçük yaşlardan itibaren babası ve talebelerini kapı deliğinden izleyen genç adam, kararını çoktan vermiştir. Oğlunun bu müziğe olan yeteneğini keşfeden baba, onu yetiştirmeye başlar. Kısa bir sonra babasını kaybeden Nusret Fatih'in amcalarının elinde yuğrulur.

Halkın önüne ilk defa babasının mevlidinde çıkar Nusret. Altı oktav büyüklüğündeki sesiyle herkesi kendine hayran bırakır. Kısa sürede yayılan şöhreti ile ailesinin en büyük müzisyeni olur. Dhurupad (tek kişilik), Khayal (grup halinde) türlerinde örnekler verir ve üzerine eklediği kendi tınılarıyla ünü kısa sürede ülkesinin sınırlarını aşar.

1971 yılında ailesinin resmi ilahicisi unvanını alan Nusret Fatih, artık değişik projelerle adını duyurmak ister. Nusret Fatih Ali Han ve Parti isminde bir topluluk kurup, babasının öncülük ettiği kavvali müziğini kendi tarzıyla daha da ilerletir. Urdu, Puncab, Hindu, Farsça dillerinde söylediği ilahilerle ünü ülkenin her tarafına yayılmakla kalmaz, dünyaca tanınan müzik adamlarının dikkatini çeker. Nusret Fatih'in artık kendini yurtdışında ispat etme zamanı gelmiştir.

Batılı birçok sanatçıyı etkiledi

Nusret Fatih Ali Han, 80'li yılların başlarında İngiliz plak firması Oriental Star Agencies ile sözleşme imzalar ve birçok albüme imzasını atar. Yeğenlerinin de içinde bulunduğu koro ile verdiği canlı konserler öyle büyük bir sükse yapar ki şehre geleceğini duyanlar günler öncesinden konser mahalli önünde kuyruklar oluşturur. Bunun dışında Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Brezilya, Fransa gibi farklı ülkelerde de kendine has bir hayran kitlesi oluşur.

90'lı yıllarda artık kariyerinin zirvesine ulaşacaktır Nusret Fatih. Festivaller ve derleme albümlerinin yaı sıra dünyanın önde gelen müzisyenleriyle ortak çalışmalarda bulunacaktır. Virgin/Real World Records şirketleriyle yaptığı çalışmalarda sesini Batı müziğine uydurarak özgün eserler verir. Bunlardan en önemlisi Michael Brook ile yaptığı 'Musst Musst' albümüdür. İngiltere'nin önemli gruplarından Massive Attack bir remix albümü yapan Nusret Fatih, ayrıca 'The Last Temptation of Christ' ve 'Dead Man Walking' film müziklerine katkıda bulunur. En son olarak 1994 yılında çekilen 'Natural Born Killers' filminin müziği için Roger White ile beraber çalışır.

Nusret Fatih, Bollywood için de birçok müzik projesinde yer aldı. Batıdaki müzik çalışmalarının ardından yeniden Pakistan'a dönüp yeni albüm çalışmalarına koyuldu ve son olarak 'Shaabaz' albümünü çıkardı. Nusret Fatih Ali Han, Guinness Rekorlar Kitabı'na göre, 125 albüm ile dünyanın en fazla albüm çalışması yapmış müzisyeni. Müziğiyle Batılı birçok sanatçıyı da etkileyen büyülü ses, böbrek ve karaciğer yetmezliği sebebiyle Londra'da henüz 49 yaşındayken hayata veda etti. Ömrü boyunca Allah (cc) ismini kıtadan kıtaya taşıyan sanatçı, naatları ve mersiyeleriyle Efendimiz'e (sas) ve ashabına saygısını eksik etmemişti.

Sema eden eller

Kavvali müziği, büyükçe bir halının üzerine oturan beş vokalist, ilahilere eşlik eden iki armoniyum sanatçısı, vurmalı çalgılar 'tabla ve dhoruk' müzisyenleri eşliğinde icra edilir. Arkada oturan vokalistlerin el çırparak da katıldığı ilahiler dakikalarca sürebilir.

Koro baş ilahicinin verdiği komutlar eşliğinde hareket eder, onun el hareketleriyle hızlanıp yavaşlar. Nusret Fatih Ali Han sadece sesiyle değil görünüşüyle ve ilahi sırasında jestleriyle de oldukça dikkat çekerdi. Kendi korosunun devamlı sol baş köşesine yerleşen Nusret Fatih, dev cüssesi ve uzun saçlarıyla sahnede hemen seçilirdi. İlahiler sırasında müziğin ritmine ve sözlere göre ellerini hareket ettiren üstad, adeta elleriyle havada sema yapar. Özellikle Birleşik Krallık'ta yaşayan Pakistan ve Hintli vatandaşların talepleriyle bu ülkede bir çok konser verdi. Performans esnasında aşka gelen kimi dinleyiciler, kendilerini sahneye atıp dans etmeye başlıyordu. Bununla yetinmeyen bazı hayranları başından aşağıya dolarlar yağdırıyor ve ona övgüler dizerdi.

Ailesinin 20 kuşaktır bu işi yapmasının verdiği güven, tecrübenin yanında bunun Allah tarafından kendi ismini zikretmesi için verilmiş bir hediye olduğu bilen Nusret Fatih, şöhretinin hiçbir zaman kendi önüne geçmesine izin vermez, ruh dünyasını her daim canlı tutardı.

No comments:

Post a Comment