Keşmir'de değişen dengeler: Mahmut Osmanoğlu

Keşmir'de değişen dengeler
Keşmir sorunu Müslüman Dünya ve hatta dünyanın en eski problemlerinden birisi, 64 yıldır kanayan bir yara...


Mahmut Osmanoğlu
5 Şubat günü 1990’dan bu tarafa Pakistan’da “Keşmir Dayanışma Günü” olarak anılıyor. Daha doğrusu Hindistan’ın Keşmir’in büyük bir bölümünü işgali aleyhine kamuoyu oluşturuluyor ve protestolar yapılıyor. Pakistan bu günü resmi tatil yaptı.
“Keşmir Dayanışma Günü” münasebetiyle bazı Pakistanlı kardeşlerimiz de bir program düzenlediler ve Keşmir’i Türkiye’de daha çok nasıl gündeme getirebileceklerinin tartışmasını yaptılar.
Keşmir sorunu Müslüman Dünya ve hatta dünyanın en eski problemlerinden birisi, 64 yıldır kanayan bir yara.
64 Yılda köprünün altında çok sular aktı. Mihracenin Keşmir’i Hindistan’a ilhak etmesi üzerine ayağa kalkan Keşmirliler BM tarafından Srinagar önlerinde durduruldular. Kendilerine halk oylaması (plebisit) sözü verildi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar da aldı ama zor durumda istediği zamanı kazanmış olan Hindistan buna bugüne kadar yanaşmadı.
Pakistan’la yapılan savaşlardan üstün çıkmanın verdiği cesaretle Keşmir’i anayasal bir konu durumuna getirip Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası yaptı.
Bugün Keşmir üçe bölünmüş olarak bulunuyor; Bir kısmı Ãzâd Keşmir (Özgür Keşmir) adıyla Pakistan kontrolünde (% 37), büyük kısmı Hindistan Devleti içerisinde bir eyalet statüsünde (%43) ve Pakistanlılar tarafından “Makbûze Keşmir” (İşgal Altındaki Keşmir) olarak anılıyor. Üçüncü kısım ise “Aksay Çin” adı altında (%20) ve 1962 Hindistan – Çin savaşından sonra tamamen Çin işgali altına düşmüş bir bölge. Ayrıca Pakistan’ın Keşmir meselesinin nihai çözümüne bağlı olmak kaydıyla Çin’e terk ettiği 5800 km2 lik Shaksgam Vadisi var.
Hindistan ve Pakistan Keşmir üzerine üç yavaş yaptılar. 1947 ve 1965 de kapsamlı ve 1999 da kısmi savaş yaşandı.
Diğer taraftan Keşmir halkı 1947’den 1989’a kadar sivil eylemlerle Hindistan’a karşı durdular. Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı verilen savaşın kazanılması ardından, 1989 yılından itibaren Hindistan işgali altındaki Keşmir’de de silahlı gruplar ortaya çıkmaya başladılar ve silahlı mücadele vermeye başladılar.
Silahlı mücadelenin faturası her iki tarafa da ağır oldu. Binlerce kişi hayatını kaybetti. Silahlı mücadelenin Hindistan üzerinde oldukça baskısı da oldu.
Ancak 11 Eylül 2001 eylemlerinin Keşmir’deki silahlı eylemlere etkisi oldukça olumsuz oldu. Amerika’nın Keşmir’de silahlı mücadele yürüten grupların neredeyse tamamını terörist grup ilan etmesiyle 11 Eylül’ün en büyük kurbanı Keşmir direnişi oldu.
64 yıldır devam eden Keşmir sorunu hem Pakistan ve hem de Hindistan için ulusal “dava” olması yanında psikolojik bir meseledir de: Özellikle de Hindistan için. Eyaletlerden oluşan ve başka eyaletlerde de ayrılık yanlısı hareketlerle karşı karşıya bir Hindistan için Keşmir’in Pakistan’a ilhakı veya bağımsızlığının neticelerini tahmin etmek güçtür. Böyle bir süreç Hindistan’ın parçalanmasına kadar uzanabilir.
Şu da var ki, soğuk savaş sonrasında dengelerin Hindistan lehine değiştiğini de görmek gerekiyor. Sebeplerine gelince:
- Soğuk Savaş döneminde “Bağlantısızlar Hareketi” içerisinde yer almakla birlikte Sovyetler Birliği’ne yakın olan Hindistan, Soğuk Savaş sonrasında, Çin faktörünü de göz ardı etmeden,  Amerika’ya yakınlaştı. Amerika’nın da işine gelen bu yakınlaşma sonrasında Hindistan bölgesel bir ekonomik ve askeri güç olarak arzı endam etti. Daha da önemlisi, 1998 de yaptığı nükleer deneme ardından, “Nükleer Silahların Yaygınlaştırılmaması”  anlamasını imzalamamış olmasına rağmen, adeta ödüllendirilircesine Amerika tarafından “Nükleer Klübe” ve “Nükleer Malzeme Sağlayan Ülkeler klübü”ne akredite edildi ve de facto nükleer bir güç oldu.
- 11 Eylül sonrası Keşmirli silahlı grupların terörist grup olarak ilan edilmesi “İşgal Altındaki Keşmir” de Hindistan’ın elini güçlendirdi. Teröristlere yardım ve yataklık suçlamasıyla Pakistan’ı artık daha rahat hedef alır konuma geldi.
- Hindistan günümüzün ekonomik ve askeri olarak yükselen güçlerinden birisidir. 2010 yılı itibariyle Hindistan Gayrisafi Milli Hâsıla itibariyle dünyanın dördüncü büyük ekonomisidir. Bu trendini devam ettirirse 2020 yılında dünyanın üçüncü büyük ekonomisi konumuna gelecektir. Ülke yatırım ve üretim üssü haline gelecek dış güçler ülkenin istikrarsızlaşmasını önleyeceklerdir.
- Hindistan’ın yükselen gücünden dolayı da, Çin dışında, diğer büyük güçler Keşmir sorununu ağızlarına bile almak istememektedir. Zaten Hindistan da meselenin uluslar arası bir statü kazanmasını istememekte buna uygun stratejiler geliştirmektedir.
- Pakistan’ın nükleer güç statüsü kazanmış olması da Keşmir meselesinin çözümünü oldukça zor bir hale getirmiştir. İki taraf da Keşmir için nükleer kavgayı göze alamayacaktır.
- Bu Hindistan lehine dengeler içerisinde tek istisna yıllardır Keşmir’le ilgili sesini çıkarmayan Çin’in meseleye yavaş yavaş müdahil olmaya başlamasıdır. Ancak, iki büyük gücün bir al ver uzlaşmasına gitmesi Pakistan’ı çok zor durumda bırakabilir.
Dolayısıyla, Keşmir noktasında dengeler ve ibreler büyük oranda Hindistan lehine değişmiştir. Bunda sonraki süreçte Hindistan Pakistan’la arasındaki “Line of Ceasefire” (Ateşkes Hattı”nı daimi yani uluslar arası bir sınır haline sokmaya çalışacaktır. İşgali altındaki Camu ve Keşmir’i ise içerideki işbirlikçileri marifetiyle demir yumrukla yönetmeye çalışacak ve bir taraftan da bölgenin hala Müslüman Keşmirliler lehine olan demografisini değiştirmeyi hızlandıracaktır. 
Peki, bu noktada Keşmirliler ve Müslüman dünya ne yapabilir?
Dengeler Hindistan lehine değişmiş olsa da, bu durum işgal altındaki Keşmir’de oldukça bilinçli ve diri halkın sesini dünyaya duyurmasında bir avantaj olabilir. Hindistan silahlı direnişçileri şimdiye kadar hep Pakistan casusları ve uşakları olarak göstermeye gayret etti. 11 Eylül hadiseleri sonrasında da her tür silahlı eylemi terörist faaliyet olarak yaftaladı.
Ama içeride gelişecek protesto gösterileri ve sivil itaatsizlik eylemlerini dünya izah etmekte zorlanacaktır. Dolayısıyla, içeride sivil unsurların direniş ve protestoları etkili olacak ve bu zor dönemde halkın bilincinin diri tutulmasında önemli rol oynayacaktır.
Müslüman dünya düşen ise Keşmir’i her fırsatta gündeme getirmek ve meselenin uluslar arası bir platforma çekilmesine destek vermeleridir. Devlet, hükümet, Sivil Toplum Kuruluşları ve halk bazında herkesin Keşmir halkının haklı davasına arka çıkmaları gerekmektedir.
Bu zor dönemde ve kritik dönemeçte önemli olan “Keşmirle Dayanışma”nın tek bir güne indirilmesi değil tüm bir yıla yayılmasıdır.

No comments:

Post a Comment