Filistin sorunu ile yaşıt olan Keşmir yine dünya gündemine oturmuş durumda. Geçtiğimiz gün Pakistan tarafından yapılan açıklamada, Hint ordusunun misket bombaları kullanarak biri 4 yaşında çocuk olmak üzere iki kişinin ölümüne, 11 kişinin de yaralanmasına sebep olan bir saldırı gerçekleştirdiği ifade edildi. Başbakan İmran Han da, “Hindistan’ın masum sivillere saldırmasının, misket bombası kullanmasının Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu, bunun uluslararası insan haklarının ihlali anlamına geldiğini ve BM’nin yaşananları not etmesi gerektiğini” vurguladı.
Bütün bu yaşananların, bundan önce olanlardan farklı yönleri var. Hindistan zaman zaman ortaya çıkan çatışma ve tansiyondaki artışın dışında bu sefer farklı adımlar atıyor. Artık olay Hindistan Başbakanı Modi acaba ne yapmaya çalışıyor gibi tahmin yürütmelerin de ötesine geçmiş durumda. Sanki her şey açıktan özellikle yapılıyor. Mesela Hindistan Keşmir’e 10 bin paramilis, 25 bin yeni asker gönderme kararı aldı. Eski Başbakanlar Ömer Abdullah ve Mehbooba Mufti ev hapsine alındı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Aslında Ömer Abdullah Hindistan’ı çok da rahatsız eden bir başbakan değildi. Bağımsızlık taleplerine destek vermiyordu ve daha fazla özerklik olması gerektiğini savunuyordu. Dedesi ise “Keşmir Kaplanı” olarak bilinen 20 yıl hapis yatmış Şeyh Abdullah’tı. Yani düşünün o bile şu anda ev hapsine alındı. Sayıları 300 bini bulan turistlere ve hacılara bölgeyi terk etmeleri söylendi. Bölgeyle iletişim kurmak zorlaştırıldı. İnternet ve telefon bağlantıları kesildi. Bunların da dışında Hindistan parlamentosu Keşmir’in özel statüsünün değiştirilmesi teklifini kabul etti. Keşmir’in özerkliğini tanımlayan 370 numaralı kanunun iptal edildiği açıklandı. Bütün bunlar Yakın Doğu’nun yakın gelecekte tam bir ateş hattına dönüşme potansiyeli taşıdığının işaretleri. Pakistan ise Hindistan’ın attığı bu adımları savaş sebebi sayacağını duyurdu. Bu arada bir başka ilginç açıklama ise Keşmir Hürriyet Partisi’nin Genel Başkanı Sayed Ali Gilani’den geldi. Gilani sosyal medya hesabı Twitter’dan yaptığı açıklamada, yeryüzünde yaşayan bütün Müslümanlara çağrıda bulundu ve Hindistan’ın insanlık tarihinde görülmemiş bir soykırıma hazırlandığını iddia etti.
Peki, Keşmir neden durulmuyor, tansiyon sürekli neden yükseliyor?
Çünkü popülizm dünyada son hızla artıyor. Trump, Johnson, Avrupa sağının etkinliğini artırması, Brezilya’da seçimleri aşırı sağcıların kazanması derken işbaşına gelen popülist liderler hissedilir derecede öne çıkıyor. Akıl, mantık, öngörü ve bölgesel - küresel gerçeklikler çerçevesinde şekillenmesi gereken diplomatik yaklaşımlar her geçen gün ortadan kalkıyor. Hindistan da aslında bu popülizm rüzgârına esir olmuş durumda. Nüfusunun yüzde 80-90’ı Müslüman olan Keşmir topraklarındaki varlığını kalıcı hale getirmek için oldubittiler üzerine kendince stratejiler kuruyor. BM’nin Keşmir’in geleceğinin halk oylaması ile belirlenmesi yönündeki kararlarını hiçe sayıyor. Görmezden geliyor. Yok hükmünde kabul ediyor. Yanlış yapıyor. Sonuçta kendisinin süreçten kazançlı çıkması bir tarafa bölgenin kayıplarının artacağı tehlikeli bir oyun oynuyor. Hatırlanacağı gibi 1959’daki Pakistan ve Hindistan arasındaki savaştan Çin yararlanmış, Keşmir’in bir bölümünü ele geçirmiş ve işgal etmişti. Şimdi bu gelişmelerin sonunda da, bir savaş riski ortaya çıkarsa bu sefer farklı aktörler bölgenin kaderini tayin noktasında öne çıkacaklar. Afganistan’daki istikrarsızlık bölgenin tamamına yayılacak. Bölge ABD’nin, Çin ile bilek güreşine tutuştuğu bir alana çevrilecek. Rusya işin içine dâhil olacak. AB kendine pay çıkaracak. Vesayet savaşları yürütülecek. Bu durumda aklıselim sahibi herkesin, derin nefes alıp şöyle bir adım geri çekilmesi şart. Hindistan’ın şovenist politikalardan vazgeçmesi herkesin faydasına. Keşmir’in, sadece Keşmir’den ibaret olmadığını ve birçok taşı yerinden oynatacağını anlamak için illa da dünyanın ateşe verilmesi mi gerekiyor?
No comments:
Post a Comment