Devler sofrasında Keşmir - Yazar: Mahmut Osmanoğlu
5 Şubat günü Pakistan'da ve Keşmirliler tarafından 'Keşmir'le Dayanışma Günü' olarak anılıyor. Keşmir meselesi Alt Kıta'da İngilizlerin ardında bıraktığı kirli miraslardan bir tanesidir. 1947'de İngilizlerin bölgeden çekilmesiyle Hint Yarımadası iki ülke arasında paylaşıldı. Müslümanların çoğunlukta olduğu eyaletler Pakistan'a, Hinduların çoğunlukta olduğu eyaletler Hindistan'a ilhak edildi. Camu ve Keşmir halkının çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen eyaletin hâkimi Mihrace Heri Singh tarafından Hindistan'a ilhak edildi. Buna karşın, Pakistan destekli Müslüman kabilelere mensup savaşçılar (Mücahitler) Heri Singh aleyhine silaha sarıldılar ve Hindistan ve Birleşmiş Milletler müdahale edene kadar Keşmir'in bir bölümünü ele geçirdiler, bu topraklarda, Pakistan'ın desteği ile Azad (Özgür) Keşmir devletini kurdular. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Keşmir'de sorunun çözümü için plebisit (halk oylaması) kararı aldı. Zaman kazanmak için BM'ye başvuran Hindistan bu karara şu ana kadar uymadı. İşgali altındaki Keşmir'de (Pakistanlılar Makbuze Keşmir olarak tanımlıyor) işbaşına getirdiği kuklaları ile önce ilhakı yasallaştırdı ve daha sonra Keşmir'i anayasal olarak Hindistan'ın ayrılmaz parçası yaptı. Bunu kabullenemeyen Pakistan ile Hindistan arasında bugüne kadar Keşmir üzerinden, 1947, 1965 ve 1999'da (Kargil Savaşı) üç savaş yaşandı. Statükoda bir değişiklik olmadı. Sovyetler Birliği'nin 1979 – 1989 yıllarındaki Afganistan işgali ve işgalin Afgan mücahitlerinin zaferiyle sonuçlanması Keşmirlilere ilham kaynağı oldu. Hile karıştırıldığı iddia edilen Hint İşgali altındaki Camu ve Keşmir'de yapılan 1987 seçimleri Keşmir halkının barışçıl yollardan yürüttüğü mücadelede de dönüm noktası oldu. Silahlı gruplar ortaya çıkmaya başladı ve 1989-2001 yılları arasında Keşmir büyük bir silahlı mücadeleye sahne oldu. Hindistan Keşmir'e 500.000 asker yığdı. Silahlı mücadelenin zirvesi Kargil Savaşı'nda yaşandı. Keşmir'e sızan ve bazı bölgeleri ele geçiren Pakistan destekli militanlara Hindistan'ın tepkisi büyük oldu. Sorunun iki ülke arasında tam bir savaşa dönüşmesi araya giren uluslararası güçlerce önlendi ve sınırlarda statükoya dönüldü. 11 Eylül hadiseleri sonrasında Keşmir direnişi büyük darbe yedi. Bir taraftan ABD'nin Pakistan'a baskısı ve diğer taraftan ABD destekli Hindistan'ın 'terör' yaftası enstrümanını iyi bir şekilde kullanması silahlı mücadeleyi zayıflattı. Silahlı mücadelenin zayıflaması içeride siyasi ve sivil mücadelenin yükselmesine neden oldu. Gelinen nokta itibariyle Keşmir sahnesinde ikisi dev üç güç var. Ama üçü de nükleer güç. Pakistan ve Hindistan çatışmanın asıl tarafları ama 1960 lı yıllardan itibaren Çin de bu yarışın içerisine girdi. Bu arada sürecin Hindistan lehine işlediğini belirtmekte fayda var. Hindistan bir taraftan kendi içinde büyük bir askeri ve ekonomik güç olarak arzı endam etmeye başladı. Diğer taraftan, ABD bundan sonra Genişletilmiş Hint Okyanusu bölgesinde Hindistan'la uzun erimli stratejik ortaklık edecek. Dolayısıyla, 1998 de nükleer kulübe de facto olarak giren Hindistan gücüne güç katacak. Sorunlarıyla ilgili sesi daha çok çıkacak. Bundan sonra Hindistan'ı uluslararası platformda zora sokabilecek tek seçenek Keşmirlilerin sivil direnişleri ve Hindistan'ın Keşmir'deki insan hakları ihlalleri olacak. Bitmek tükenmek bilmeyen bir istikrarsızlaştırma sürecine girmiş bulunan Pakistan zaten Keşmir politikasında gözle görülür değişikliğe gidiyor. Pakistanlılar 'artık bölge yeni bir savaşı kaldırmaz' diyorlar. Belki de mevcut Ateşkes Hattı'nın uluslararası bir sınıra dönüştürülmesini kabul edecekler böylece statüko korunmuş olacak. Sahnedeki üçüncü güç olan ve Keşmir'in yüzde yirmisini işgali altında bulunduran Çin son dönemde Keşmir meselesine ağırlığını koymaya başladı. Pakistan'da zaten Çin'le stratejik ilişkilerini sıkı tutarak Hindistan'ı dengelemeye çalışıyor. Orta ve uzun erimde komşusu Hindistan'ı kendisine rakip olarak gören Çin Keşmir'i Hindistan'ı bir istikrarsızlaştırma enstrümanı olarak kullanabilir. Keşmir sorunu başlayalı 65 yıl oldu ama mevcut şartlarda çözüm için tünelin sonu henüz gözükmüyor. |
No comments:
Post a Comment