Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin çalkantılı gündemine dair kararlı tutumunu sürdürdüğü Karadeniz gezisinde vatandaşların yoğun ilgi ve desteğini arkasına alarak Pakistan’a geldi.
Pakistan, Türkiye’nin her türlü bağımsızlık mücadelesini yakından takip eden bir ülke. Türklerin Kurtuluş Savaşı’ndan bağımsızlığını koruyarak çıkması, tarihte Pakistan’ın kuruluşu için nasıl ilham kaynağı olduysa, bugün de Türkiye’nin vesayetlerden kurtulma mücadelesi ve ekonomik gelişmesi, sık sık darbelerle önü kesilen Pakistan tarafından da yakından takip ediliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin ilerlemesi ve başarısı yalnızca Türk insanının değil, aynı zamanda kardeş coğrafyaların umutları adına da çok önemli.
Başbakan Erdoğan bu yönüyle geniş bir coğrafyada umudu temsil ediyor. Nitekim Pakistan’da da yollarına güller dökülerek karşılandı. Kardeşlik bu iki ülke arasında tüm ilişkilerin kapısını açan bir anahtar adeta. Her iki ülkenin de son yıllarda yakaladığı istikrar yeni ekonomik işbirliklerinin de önünü açıyor. Nitekim bu satırların yazıldığı sırada Lahor’da İş Forumu çerçevesinde Türkiye-Pakistan ilişkilerini güçlendirecek anlaşmalara imza atıldı. Adeta bir kanatla kuş uçmaz yaklaşımıyla iki ülkenin ekonomik gelişimine yeni bir ivme kazandırıldı.
Etrafı, Afganistan, İran, Çin ve Hindistan ile çevrili Pakistan, uluslararası siyasetin sıkışmışlığından Umman Denizi’ne açılan kıyısıyla nefes alıyor. 65 yıllık tarihinde Hindistan ile bitmeyen siyasi mücadeleleri ve Keşmir Sorunu ile sık sık başı ağrıyan Pakistan, aynı zamanda özgürlük mücadelesini zorlu darbelere rağmen gerçekleştirmiş bir ülke. Türkiye gibi ay ve yıldızlı bir bayrağı olan Pakistan’ın milli marşı da, bu mücadelede gösterilen azmin ve halk kardeşliğinin vurgusunu taşıyor.
Pakistan, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği kardeşlik yardımları yanında milli şair Muhammed İkbal vesilesiyle de yakından tanınıyor. İkbal, şair ve filozof kimliği yanında güçlü siyasi vizyona sahip bir aksiyon adamıydı. 1947’de kurulan Pakistan’ın fikri öncülüğünü yaptı. Ülkesinde iyi bir İslami eğitim aldıktan sonra İngiltere ve Almanya’da akademik çalışma yaparak tekrar vatanına döndü. 1908’de gemi ile ülkesine dönerken Sicilya Adası’nı gördüğünde şu dizeleri yazdığı biliniyor; ‘Ey gözlerim! Kan ağla çekinmeden / Hicaz medeniyetinin mezarıdır şu karşıda görünen’. Şair bu sözlerin devamında içinden çıktığı Müslüman toplumların özeleştirisini yapmaktan da çekinmedi. Şair derinliğiyle Avrupa’da edindiğini tecrübeyi kendi hamuruna katarak Pakistan’da pek çok engelle mücadele ederek özgürlüğün tohumunu yerleştirdi. Bu nedenle ünlü oryantalist M.Watt, İkbal’in bu derin hissiyatına atıfla ‘Pakistan, hislerin mantığa olan zaferidir’ demişti.
Yalnızca Pakistan’da değil, dünyanın her yerinde her siyasal hareketin arkasında güçlü bir fikir ve derin his dünyasının varlığı mücadeleyi daha da dirayetli kılıyor. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de yıllardır her türlü vesayete karşı dirayeti de arkasındaki bu derinlikten kaynaklanıyor; sağlam inanç, istikrarlı emek ve vatan toprağına duyulan aşk...
Türkiye gündeminden çıkıp bunları düşünmek ve bir ülkenin bağımsızlığı ve özgürlüğü aynasından kendi ülkemize bakmak, bize de ülkemizdeki kazanılmış kıymetlerin muhafazasının da ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlattı.
Türkiye son günlerde herkesin vicdanını kanatan bir gündemle meşgulken kazanmanın kaybetmek kadar kolay olmadığını bir kere daha hatırlamamız gerekiyor. Üstelik kaybetmek yalnızca Türkiye’nin değil, geniş bir coğrafyanın da umudunu kıracak...
Başbakan’ın Pakistan gezisini takip etmeye devam edeceğiz.
Courtesy: Aksam
No comments:
Post a Comment