Tarihinden ve coğrafyasından bu kadar kopuk, bihaber ikinci bir başka millet var mıdır bilmem, ama bizim içinde bulunduğumuz durum aynen böyle. Tarihsel hafızası ciddi anlamda silinen bu milletin bir an önce kendine gelmesi gerekiyor.
Kendine gelme sürecinde coğrafyanın oynadığı “dürtücü rol” olmasa, bu süreç çok daha uzayacak.
Geçtiğimiz günlerde Pakistan Büyükelçiliği ve Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından gerçekleştirilen ortak bir çalışmanın takdimi noktasında bir kez daha tarihimize, coğrafi derinliklerimize uzanma fırsatımız oldu.
***
Çalışma, alanında ilk çift yönlü ve hacimli bir niteliğe sahip olan “Urdu-Türkçe, Türkçe-Urdu Sözlük” idi. Prof. Dr. Ahmet Bahtiyar Eşref ve Prof. Dr. Celal Soydan tarafından hazırlanan sözlükle ilgili olarak Pakistan Başbakanının Milli Güvenlik ve Dış İlişkiler Danışmanı Sartaj Aziz’in gönderdiği mesajdaki şu ifade dikkat çekiciydi: “Bu tür çalışmaların asırlar öncesine dayanan Pakistan Türkiye kardeşliğinin beslenmesine yardımcı olacağına inanıyorum.”
Pakistan Büyükelçisi Sohail Mahmood’un: “En büyük arzumuz iki ülke yazar, şair, müzisyen ve aktörlerinin ortak çalışmalar yaparak yeni projeler üretmesidir” konuşmasında başlı başına “kültür diplomasisi” öne çıkmaktaydı.
TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçalin de, iki ülkeyi yakınlaştıracak olan bu tür çalışmaların daha çok basılabilmesi için kurumlar arasında bir platform oluşturulması önerisini getirdi ve “Bu değerli çalışma var olan literatüre mükemmel bir katkıdır ve bu eserler sayesinde Pakistan-Türkiye kültür ilişkileri ileride daha da artacaktır” dedi.
Sayın Büyükelçi ve TDK Başkanı çok önemli bir tespitte bulunuyorlar. Bölge olarak aslında birbirimizi pek tanımıyoruz. Oysa Türkçe-Urdu dillerinde ortak kelime sayısı 5 bin civarında. Farsça ile ise 7-8 bin. Ama bu zenginliğin bile farkında değiliz. Allah’tan çok güçlü bir gönül bağımız var da, onunla bu ve benzeri coğrafyalarla olan birlikteliğimiz devam edebiliyor.
***
Bu arada, bazılarımız yukarıdaki başlığa takılıp kalabilir. Bazı yanlış anlamaların önüne geçmek için belirtelim; “Orduca” ile kast edilen Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İran kolunda yer alan, Pakistan’ın iki resmi dilinden biri olan, “ordu”, “ordugâh” veya “ordunun konuştuğu dil” anlamına gelen, kökeni Türkçe bir kelime olan Urdu dilidir.
Yerel-bölgesel dillerin bir karışımı olarak ortaya çıkan ve içerisinde Türkçe, Moğolca, Farsça, Hintçe, Arapça, Sanskritçe’nin ağırlıklı olarak yer aldığı Urduca, coğrafyanın ortak dillerinden biri olup, dünyanın en çok konuşulan üçüncü dilidir.
İçerisinde her ne kadar Portekizce, Fransızca ve İngilizceden bazı kelimeler olsa da, bu husus Urduca’nın bölgeye damgasını vuran Türklük boyutunu göz ardı ettiremez.
***
Biraz daha açmak gerekirse...
Türklerin doğuya-güneye doğru ilerleyişleri, coğrafyanın başta siyasi, içtimai ve kültürel yapısı olmak üzere, çok boyutlu değişmesine büyük ölçüde katkı sağlamıştır. Bölgenin İslam’la tanışmasında ve geniş bir şekilde yayılmasında en büyük katkıyı önce Gazneli Mahmut, sonrasında ise Emir Timur’un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür Şah yapmıştır.
Gazneli Mahmut, bölgeye 1001-1027 yılları arasında 17 sefer düzenlerken, Babür Şah 300 yıldan fazla sürecek olan Babür İmparatorluğunu 1526’da kurmuştur. Hâkimiyet alanı bugünkü Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Afganistan’ı kapsayan ve Hint-Türk İmparatorluğu olarak da bilinen bu devlet, 1858’de Büyük Britanya İmparatorluğu tarafından yıkılmıştır.
Fakat coğrafyanın İstanbul’a olan gönül bağlılığı hiç bir zaman ortadan kaldırılamamıştır. Milli Mücadele döneminde Hint Müslümanlarının yaptıkları yardımlar halen hafızalardadır.
***
Coğrafyanın gösterdiği vefa sadece bununla sınırlı değildir. Bölgenin önde gelen edebiyatçılarından Abdurrahman Becnur’î aynen şöyle der: “Türkler Hindistan’a üç muhteşem şey hediye etmiştir. Urdu dili, Tac Mahal ve Galib.”
Evet, Urduca Hint Yarımadası’na hâkim olan Türklerin bu coğrafyaya bıraktığı en büyük katkılardan birisidir, her ne kadar bizler bunun farkında ya da bilincinde olmasak da. Dolayısıyla, kafamızı kaldıralım ve D-8 coğrafyasına biraz daha yakından bakalım. Göreceksiniz ki orası biziz ve onlar da gerçekten bizim kardeşlerimiz...
Bu vesileyle, Pakistan Büyükelçiliği’ne ve TDK’ya bir kez daha teşekkürler.
Courtesy: Milli Gazete, 8.6.2015
External link: http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Turkce-Orduca/25029#.VXU3c9LzodV
No comments:
Post a Comment