Keşmir’in Kara Günü Türkiye’de Ele Alındı - Türkiye Ezilen Keşmir Halkına Tam Destek Vermeyi Garanti Etti


ANKARA, 29 Ekim 2014, Seminer katılımcıları, Keşmir’de ezilen halka ve onların demokratik hakkı olan özerklik konusuna tam destek verdi. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) ve Pakistan Büyükelçiliği tarafından ortak düzenlene “Küresel Tahakküm ve Keşmir Meselesi” konulu Keşmir’in Kara Gününü Anma toplantısı Salı akşamı Ankara’da düzenlendi. 

ESAM Genel Başkanı Sayın Recai Kutan konuşmasında Keşmir meselesinin dünyanın en büyük problemlerinden biri olduğunu dile getirdi.Keşmir sorununun insanların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda çözülmesi gerektiğini vurguladıı. Türkiye’nin pozitif bir rol üstlenmeye devam edeceğini ve destek çabalarının sorunu çözme yönünde olacağını da sözlerine ekledi.

Ünlü akademisyen, yazar ve TBMM eski üyesi Prof.Dr. Oya Akgönenç yaptığı konuşmada Keşmir meselesini detaylıca anlattı. Keşmir vadisinin Keşmir halkı için bir hapishane haline geldiğini belirtti. Burada ezilen insanlar, Hindistan Silahlı Kuvvetleri tarafından en kötü şekilde yapılan insan hakları ihlalinin kurbanları olduğunu dile getirdi. Prof.Dr. Oya Akgönenç Hindistan tarafından işgal edilen Keşmir’e uygulanan baskıcı politikaları da gözler önüne serdi. Özgürlük aşığı ülkelerin Birleşmiş Milletlerin Keşmir Meselesi kararları ile ilgili üzerlerine düşen görevleri yapmalarını istedi. Prof. Oya Türk Halkının Keşmir sorunu ile ilgili BM kararları kapsamında erken çözülmesi hususundaki verdiği desteği tekrarladı.

Türk bir üniversitede okuyan Keşmirli oğrenci Sayın İshfaq Bashir, Keşmir’de günlük yaşamın zorluklarından kısaca bahsetti. Hindistan’ın iki yüzü olduğunu söyleyen Bashir, bir yüzünde dış dünyaya demokratik bir ülke olduğunu iddia ediyor ve diğer yüzünde Keşmir halkını en kötü insan hakları ihlallerine maruz bırakıyor.

Pakistan Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Aisha Farooqui ,Sorunun ilk tohumlarının 27 Ekim 1947’de Hindistan’ın Keşmir’in Barış dolu Vadisini işgal ettiği zaman görüldüğünü söyledi. Cammu ve Keşmir halkının altmış yıldır temel hakları için mücadele ettiğini ekledi. 2 Ekim 2014 tarihinden beri Hindistan’ın Kontrol Hattını (LoC) ve Sınır Çalışmalarını (WB) ihlal etmesi konusu ile ilgili dinleyicilere güncel bilgiler verdi. Pakistan Başbakanı Nawaz Sharif tarafından başlatılan Hindistan ile barış girişimlerinden de bahsetti. Bu girişimin Hindistan ile kurmaya çalıştıkları samimi komşuluk ilişkilerinin de bir göstergesi olduğunu, Malesef Pakistan’ın samimiyetinin karşılık bulamadığını söyledi. Keşmir Halkına politik, manevi ve diplomatik açıdan tam destek vermeye devam edeceklerini yineledi. Bu bağlamda Türk Devleti ve Halkının tarihi desteğine devam etmesini de takdir ettiğini belirtti.

Belgesel Ezilen Keşmir Halkının ızdırabının ve Hindistan’ın insan hakları ihlalinin altını çizdi.
Etkinliğe Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, düşünce kuruluşlarından temsilciler, Sivil Toplum Örgütleri, Medya ve Pakistan topluluğu katıldı

Daha fazla fotoğraf için http://goo.gl/E5RmZu

Kashmir Black Day observed in Turkey - Unwavering Turkish support for the oppressed people of Kashmir assured

ANKARA, 29 October 2014: The participants of a seminar expressed their full support to the oppressed people of Kashmir and their democratic right to self-determination. The seminar, to commemorate Kashmir Black Day, was organized by Economic & Social Research Centre (ESAM) and the Embassy of Pakistan under the theme “Global oppression and Kashmir problem” here on Tuesday evening.

Mr. Recai Kutan, Director General of ESAM in his speech said Kashmir issue is one of the biggest problems of the world. He stressed on the need to resolve Kashmir dispute according to the aspirations of the people of Kashmir. He said Turkey will continue to play a positive role and shall support efforts aimed at resolution of the dispute.

Prof. Dr. Oya Akgönenç, noted academician, writer and former member of the Turkish Grand National Assembly, in her keynote speech explained the Kashmir issue in detail. She said the entire Kashmir valley has become a prison for Kashmiri people. These oppressed people are the victims of worst form of human rights violations by the Indian armed forces. Prof. Dr. Oya Akgönenç showed concern at the escalating repressive policies of India in the occupied Kashmir. She urged all freedom loving nations to play their due role in resolving the Kashmir dispute as enshrined in United Nations resolutions.  Prof. Oya reiterated support of the Turkish people for the early resolution of Kashmir dispute according to UN resolutions.

Mr. Ishfaq Bashir, a Kashmiri student studying in a Turkish University narrated the hardships of daily life in Kashmir. He said India has two faces - her face for the outside world is that of her claims to be a democratic country while her other face is for the Kashmiri people who are subjected to worst kind of human rights abuses.

Earlier, Mrs. Aisha Farooqui, Chargé d'Affaires of Pakistan Embassy said the seeds of conflict were sown on 27 October 1947 when India occupied the peaceful valley of Kashmir. She said the people of Jammu and Kashmir are struggling for their fundamental right to self determination for over six decades. Mrs. Aisha Farrooqui updated the audience about the continued violation of Line of Control (LoC) and the Working Boundary (WB) by India since 2 October 2014. She referred to the peace initiatives with India undertaken by the Government of Prime Minister Nawaz Sharif. She said these initiatives were a manifestation of Pakistan’s sincerity to establish good neighbourly relations with India. Unfortunately, Pakistan’s sincerity has not been reciprocated. She reiterated that Pakistan will continue to extend its fullest political, moral and diplomatic support to the people of Kashmir. She also appreciated the continuing historical support of the people and Government of Turkey in this regard.

A documentary highlighting the misries of the oppressed Kashmiri people and India’s human rights violations was also screened. A large audience including Chairman of Saadat Party Prof. Dr. Mustafa Kamalak, representatives of Turkish think-tanks, NGOs, media, and Pakistan community attended the event.

ENDS
More photos on http://goo.gl/E5RmZu

Sayın Ishfaq Beşir (ODTÜ'de Keşmir öğrenci) tarafından Konuşması Keşmir Kara Günü kutlamanız yapılan

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla; (Bismillahirrahmanirrahim)

İyi akşamlar hanımlar ve beyler. Ben Ishfaq Bashir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ’de) inşaat mühendisliğinde yüksek lisans yapıyorum. Azadi Keşmir’de doğup büyüdüm. Kalbimizin Keşmirli olanlarla beraber attığını göstermek için her yıl 27 Ekim’de Keşmir bağımsızlık gününü kutluyoruz. Bugün bir Keşmirli olarak size Keşmir’in hikayesini anlatmak için karşınızdayım. Keşmir; günümüzde ikiye ayrılmış durumda: bugün ailemin yaşadığı Azadi Keşmir ve Hindistan tarafından işgal edilmiş, bu haksız işgal yüzünden hiç göremediğim birçok akrabamın yaşadığı Cemmu Keşmir.


Ben Azadi Keşmir’de Neelum vadisinde yaşıyorum. Neluum vadisi sınır kontrol çizgisi boyunca uzanmaktadır. Ben, ailem ve yakın çevredekiler bu sınırdaki bombardımanın doğrudan hedefi olduk. 1999 (bin dokuz yüz doksan dokuz) ‘da benim kendi köyümde; beş lise öğrencisi, öğle vakti okuldan evlerine dönerken Hindistan askeri birliklerinin yoğun bombardımanları yüzünden, yollunu kaybetti. Ve ekim 2000 (iki bin)’de kuzenim sınır kontrol çizgisinde şehit oldu ve ben aynı gün orada acı çeken onlarca insan gördüm. Tarlalar yok ediliyor, hayvanlar öldürülüyor, evlerimiz yıkılıyor… Jammu Keşmir’de ise durum daha da kötü…


Allah bu dünyaya güzellikler bahşetti. Dünya’daki her yer birbirinden farklı ama hepsinin ayrı bir büyüsü var. Bir zamanlar yeryüzündeki cennet olarak bilinen Keşmir; son 65(altmış beş) yıldır çatışma içinde ve kendi halkının itirazlarına rağmen Hindistan’ın işgali altında. Keşmirlilerin; Güvenlik konseyine, insan haklarına ve Hindistan’ın kurucularının verdiği sözlere uygun olarak bulunduğu barış talepleri; şiddet ve baskıyla cevap buldu.


Keşmir sadece bir bölge sorunu değil; aynı zamanda bir insanlık sorunu. Ayrılan şey Keşmir değil, ayrılan şey insanlar, ayrılan şey biz Keşmirlilerin paylaştığı yüz yıllık kültür. Ayrılanlar; sınırın diğer tarafında kalan kardeşlerimiz. Paylaştığımız şey ise, Hint askeri kuvvetlerinin şiddeti karşısında hissettiğimiz acı…. İronik olan şey şu ki; Hindistan, demokratik bir ülke olduğunu iddia ediyor ama gerçekte Hindistan’ın bir Keşmirlilere gösterdiği bir de dünyanın geri kalanına gösterdiği iki yüzü var. Keşmir insan haklarının dramatik ihlaline şahit oldu; insanlar zincirlendi, siyasi liderleri hapsedildi. İnsan değilmişiz gibi, haklarımız yokmuş gibi davranılıyor. Keşmir Vadisi; rastgele insan öldüren, masum erkekleri, kadınları ve hatta çocukları yaralayan 700.000( yedi yüz bin) silahlı güvenlik kuvvetiyle dünyanın en çok silahlandırılmış bölgelerinden biri.

Azadi Keşmir bölgesine ait olan bizler, Pakistan’la olan kardeşçe ilişkimizden memnunuz ama eşit haklardan mahrumuz ve Pakistan’ın demokratik sisteminde tam olarak yer almak istiyoruz; ancak bu; Keşmir sorunu Keşmirlilerin isteği doğrultusunda çözülmediği sürece mümkün olmayacak. Türk milletine ve hükümetine Keşmir’i destekledikleri ve 2005 depreminde yardım ettikleri için burada teşekkür etmek istiyorum. Uluslararası toplumun insan haklarının ihlaline karşı gereken tepkiyi göstermesinin zamanı geldi; eğer biz Keşmirliler olarak sesimizi çıkarmayacaksak kim ses çıkaracak?
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.


Remarks by Aisha Farooqui Charge D’Affaires of Pakistan Embassy, on the occasion of the Seminar on Kashmir Black Day (28 October 2014)

The Honorable Mr. Mustafa Kamalik,
Mr. Recai Kutan,
Distinguished Guests
Ladies and Gentlemen
Asalam u Alikum

I wish to begin by thanking all our honoured guests for taking the time out to attend the Seminar on Kashmir’s Black Day.

I would like to express my special thanks to Mr. Recai Kutan, Director General of ESAM and to members of ESAM for organizing this event.

Allow me also to express our deep gratitude and appreciation to all the speakers for their excellent presentations.

Ladies and Gentlemen, Today’s gathering is a strong expression of solidarity with the valiant and just struggle of the Kashmiri people for their inalienable right of self determination.

We observe the Black Day of Kashmir to mark the genesis of the injustice done to the people of Kashmir.

In recalling the events of 26 October 1947, we understand how the seeds of conflict were sown in the peaceful valley of Kashmir and how even after six decades the people of Jammu and Kashmir are still struggling for justice and for their fundamental right to self determination.

For over six decades, the Kashmiri people have rendered countless sacrifices for their right to self-determination, as envisaged in the relevant UN resolutions.

It is important that the just struggle of the Kashmiri people is supported by all justice and freedom-loving peoples across the world.

It is also important that the fundamental human rights of the people of Jammu and Kashmir are respected and promoted.

As you may know, a million man march was undertaken on 27 October 2014 in Central London by the Kashmiri Diaspora in the UK to draw attention of the world towards the ongoing human rights violations and fundamental freedoms in Jammu and Kashmir.

Ladies and Gentlemen, the situation on the Line of Control (LoC) and the Working Boundary (WB) between Pakistan and India is facing a crisis currently due to the violation of ceasefire agreement by Indian security forces since 2 October 2014.

Heavy Indian firing in the last 3 weeks has resulted in deaths of dozens of innocent civilians across the LoC as well as injury to scores of people.

The peace initiatives with India undertaken by the Government of Prime Minister Nawaz Sharif was a manifestation of our sincerity to establish good neighbourly relations with India.

Unfortunately, Pakistan’s sincerity has not been reciprocated.

While seeking a peaceful settlement of Jammu and Kashmir dispute, which is the core dispute between Pakistan and India, Pakistan will continue to express its complete solidarity with the Kashmiris and extend its fullest political, moral and diplomatic support to their just cause.

The people of Pakistan are indebted to their Turkish brethren for extending consistent support to the Kashmiri cause.

This support is a cause of great strength, both to us as well as to the Kashmiri people.

We hope to witness a day soon when the brave Kashmiris would be able to enjoy their freedom and their fundamental rights.

In conclusion, I would like to once again extend our warm thanks and gratitude to the organizers of this seminar, distinguished speakers and the ladies and gentlemen who have participated in today’s event.


I thank you.

Kaşmir Kara Günü konulu Seminer için Maslahatgüzar Ayşa Farooquin’nin notları (28 Ekim 2014)

Sözlerime Keşmir’in Kara Günü seminerine katılmak için vakit ayıran değerli konuklarımıza teşekkür ederek başlamak istiyorum.

ESAM Genel Başkanı Sayın Recai Kutan ve bu organisazyonu gerçekleştiren ESAM üyelerine özel teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

İzninizle tüm konuşmacıların mükemel sunumlarından dolayı şükran ve takdirlerimide ifade etmek istiyorum

Bayanlar ve Baylar, Bugün burada toplanmamız, Keşmir Halkının yürekli dayanışmalarının ve vazgeçilemez özerklik haklarının mücedelesinin güçlü bir ifadesidir.

Keşirm Halkına yapılan adaletsizliğin başlama noktasını işaret ederek Keşmir’in Kara Gününü incelemek istiyoruz.

26 Ekim 1947 yılında olan olayları hatırladığımız zaman, Kaşmir’in barış dolu vadisine anlaşmazlık tohumlarının nasıl ekildiğini anlıyoruz ve 60 yıl sonra bile Cammu ve Keşmir’de ki halk hala kendi adalet ve özekrikleri için mücadele ediyorlar.

Daha sonra program içerisinde yer alan kısa belgesel kırizin tarihi ile ilgili izleri gösterecek

Altmış yılın üzerinde Keşmir’de ki Halkın özerklik hakları için verdiği sayısız özveri, Birleşmiş Milletlerin konu ile ilgili olan kararı ile oratya çıkacak

Tüm dünyadan adalet ve özgürlük aşığı insanların Keşmir Halkına verdiği destek çok önemli

Cammu ve Keşmir Halklarının temel insani haklarına saygı duyulması ve geliştirilmesi de çok önemlidir.

Belki biliyorsunuzdur, Dün; Cammu ve Keşmir’de ki insan hakları ihlali ve temel özgürlüklere Dünya’nın dikkatini çekebilmek için İngiltere’de Londra’nın merkezinde Keşmir Diasporası tarafından düzenlenen yürüyüşe miyonlarca insan katıldı

2 Ekim 2014 yılında Hidistan Güvenlik Güçleriyle yapılan ateşkes anlaşmasının bozulmasından dolayı, Pakistan ve Hindistan, Kontrol Hatı (LoC) ve Sınır Çalışmaları (WB) konusunda bir kırizle yüz yüze kaldı

Son üç haftada Hindistan tarafından açılan ateş sonucunda kontrol hattı üzerinde düzinelerce masum insan öldü, çok sayıda kişide yaralandı.

Başbakanımız Nawaz Sharif tarafından başlatılan barış girişimleri, Hindistan’la kurmaya çalıştığımız samimi komşuluk ilişkilerinin de bir göstegesidir.

Malesef Pakistan’ın samimiyeti karşılık bulamadı. Şu an Hindistan Devlet Yönetiminde bulunan Bharatiya Janata Partisi’nin Pakistan’la olan barış fikrine karşı bazı karşıt görüşleri var.

Cammu ve Keşmir’e güvenli yerleşim arayışında Pakistan Keşmir’e  haklı sebeplerinden dolayı politik, manevi ve diplomatik açıdan tam destek vermeye devam edecek

Pakistan Türk Kardeşlerine, Keşmir Sorununu yayma konusu ile ilgili verdiği daimi destekten dolayı minnettardır

Bu destek, hem bize hemde Keşmir halkına büyük bir güç veriyor.

İleride Cesur Keşmir Halkının özgürlüklerini kutlamalarına şahitlik edebilmeyi umut ediyoruz.

Son olarak bu seminerin organizatörlerine, değerli kouşmacılara ve bu etkinliğe katılan bayan ve baylara  en içten teşekkürlerimizi ve minnettarlığımızı ifade etmek istiyorum


Teşekkürler.

Keşmir: Güney Asyanın Kanayan Yarası - Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL - 27 Ekim 2014

Dünya sadece Türkiye ve yakın çevresi ağırlıklı dönmüyor. Yeni bir Hicri Yıla (1436) girdiğimiz şu günlerde İslam dünyasındaki bölünmüşlük, işgaller, kan ve gözyaşları bitmek bilmiyor. Her yeni yıl, bu sarmaldan çıkış için bir “umut yılı” olarak kabul edilse de, sonuç ne yazık ki hep aynı. 
Bu sorunun sembol adreslerinden birisi de bizden binlerce kilometre ötede, Himalaya eteklerinde yer alıyor. Buradaki Müslümanlar 1947’den bu yana, tam 67 yıldır bir ümidin gerçeğe dönüşmesini bekliyor.
Halkının yüzde 80’i Müslüman olan, fakat İngiltere’nin böl-yönet politikasının bir sonucu olarak başındaki Hindu Vali’nin halkın iradesini hiçe sayarak Hindistan ile birleşme kararı almasının ardından 27 Ekim 1947’de işgale uğrayan Keşmir, aynı zamanda Soğuk Savaş’ın ve onun çifte standartlara dayalı politikalarının “yılmaz savunucusu” Birleşmiş Milletler’in mağdur ettiği bir bölge.
***
Evet, bir çoğumuzun sadece Keşmir olarak bildiği Cammu ve Keşmir, Güney Asya’nın kanayan yarası olmaya devam ediyor. 
“Cennet Vadi” adıyla da bilinen, stratejik konumu itibarıyla Güney Asya’nın kalbini oluşturan Keşmir, adeta Asya’nın ikinci Fergana Vadisi. Fergana Vadisi nasıl Orta Asya devletlerinin tam ortasında yer alıyor ise, Keşmir de Çin (daha doğrusu Doğu Türkistan), Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tibet’in tam ortasında yer alıyor.
Aradaki temel fark, Fergana’nın işgal edilmemiş olması!
***
Keşmir’e tamamen hakim olan gücün bölgeye önemli ölçüde güç projeksiyonu yapabileceği, her türlü dinamikleri rahatlıkla harekete geçirebileceği ortada. Daha somut bir ifadeyle, bölge bu devletlerin geleceği açısından önemli bir kilit konumunda.
Dolayısıyla, temelinde jeo-kültürel farklılıkların olduğu “Keşmir Sorunu”, geldiği aşama itibarıyla küresel güç mücadelesinin, bir diğer ifadeyle Üçüncü Büyük Oyun’un da “cazip adreslerinden” biri konumunda. 
Bölgenin jeo-stratejik önemi, jeo-kültürel farklılıklardan kaynaklanan nedenlerin bir adım önünde, hatta onun bir aracı konumuna dönüştürülmüş vaziyette. Sorunun artık bu yönüyle ön plana çıkartılmamasının ve İslam dünyasının büyük ölçüde duyarsız kalmasının/duyarsızlaştırılmasının altında da bu yatıyor.
***
Ve sorunun tarafları artık sadece Pakistan ve Hindistan değil. Önümüzdeki süreçte meselenin daha da uluslararasılaştırılması söz konusu olacağa benziyor.
Pakistan ve Hindistan’ı 1947’den bu yana üç kez savaşa sürükleyen, “nükleer savaş” dahil olmak üzere her an yeni bir savaşa sebep olabilecek Keşmir’in doğusu (Aksai Çin), 1960’ta Hindistan-Çin arasında yaşanan ve Hindistan’ın kaybettiği savaştan bu yana Çin’in kontrolü altında. Dolayısıyla Çin, 1960’tan bu yana sorunun aktif bir parçası konumunda ve Pakistan’ın bu noktada en önemli müttefiki olarak karşımıza çıkıyor.
ABD’nin Çin’i çevreleme politikasının önümüzdeki süreçte Bangladeş, Myammar, Kamboçya, Tayland, Tibet  ve diğer bölge ülkeleriyle birlikte bu bölgeyi de içine alacak olması, Pekin’i uzun bir süredir ön alıcı politikalara itmiş görünüyor. Bu da, söz konusu sorunun daha komplike bir hal alması demek!
***
Bu durum, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmayan Hindistan’ın işine ne kadar gelir bilinmez ama diğer üyelerin önemli bir kısmının işine uzunca bir süredir geldiği aşikar. 
Zaten sorunun bugüne kadar uzamasının altında da bu yatıyor. Hatta 11 Eylül öncesi itibarıyla önemli ölçüde mesafe kat etmeye başlayan Taç Mahal sürecinin 11 Eylül sonrası itibarıyla sabote edilmesinin altında da bu husus yatıyor.
Afganistan’ın işgaline önemli bir gerekçe oluşturan “terör”ün kapsama alanına Keşmir’in de dahil edilmiş olması bu açıdan oldukça dikkat çekici. Terörle mücadele adı altında Keşmir’deki işgal sürecinin daha da derinleştirilmesi-genişletilmesi ve BM kararlarının Hindistan tarafından devamlı şekilde ertelenmesi, aslında sorunun daha da kronik bir hal almasından başka bir şeye hizmet etmiyor!
***
Bu arada, bunca sorun içerisinde niçin Keşmir’i yazdığıma gelince... 
Milli Mücadele yıllarında İslam’ın son kalesi için bütün mal ve mülklerini satıp bize gönderen ve kurtuluşumuz için dua eden “Hindistan Müslümanları”nın torunları burada yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla, en azından bu yazıyla da olsa yanlarında olduğumuz mesajını buradan vermeye çalıştım.
Türkiye’nin bir an önce gerçek gündemine dönmesi bundan ötürü oldukça önemli. Türkiye gerçek gündemine dönmedikçe ve tarihsel misyonunu sahiplenmedikçe bu coğrafyalar kan kaybetmeye devam edecek...
Yazık! 
Courtesy: Milli Gazete

10 round of Turkey-Pakistan High Level Military Dialogue Group concluded in Rawalpindi, Pakistan

The 10th Round of High Level Military Dialogue Group (HLMDG) meeting concluded on the 3rd day between Pakistan and Turkey in the Ministry of Defence,Rawalpindi, Pakistan. Lt Gen (Retd) Muhammad Alam Khattak, Secretary Defence was leading the Pakistani delegation whereas Turkish delegation was headed by General Yasar GULER, Deputy Chief of Turkish General Staff, Ministry of National Defence.
It may be recalled that the forum of HLMDG was established in 2001 for promoting defence collaboration between both brotherly countries. The 9th Round of HLMDG was held in Ankara, Turkey in October 2013. Under the umbrella of HLMDG, two Sub-Groups are formed, namely (a) Defence Industry Working Group under Ministry of Defence Production and (b) Politico Military Working Group under Joint Staff Headquarters.
The preliminary session opened with a welcome address by the Secretary Defence, Pakistan and the Turkish head of delegation, who are both Co-Chairmen of HLMDG from Pakistan and Turkey respectively. Both groups reviewed the progress and put forth their reports for deliberation before the Co-Chairmen. On reaching consensus based on mutual discussions, the minutes were signed. It was agreed that an Interim Progress Review will be conducted by both sides in April-May 2015 through diplomatic channels.
Pakistan and Turkey discussed regional matters of security and discussed the security paradigm. Both sides appreciated the extent of defence Industrial cooperation and desired to expand it to strategic level.Turkey and Pakistan have been cooperating in training and exercises and Turkish Navy’s participation in Aman Exercise has been significant in the past.
Turkish Delegation visited Pakistan Aeronautical Complex Kamra earlier today. Turkish side showed keen interest in the top of the line JF-17 Thunder Aircraft being built at Kamra. They had a look at the facility and appreciated the skill and technical level of the workers and engineers. Turkish General Yasar Guler on the occasion said that “there is a great scope for Pakistan-Turkey in defence collaboration and aircraft manufacturing, engineering, repair and refurbishment holds lot of potential”.
The next meeting is scheduled to be held in Ankara next year which will further the process of collaboration and cooperation. Both sides impressed upon implementation of various decisions in true letter and spirit. 

WORKING GROUPS OF 10TH HLMDG DISCUSS TRAININGS AND EQUIPMENT IN DEFENCE

Islamabad, 22 October 2014: The10th HLMDG Meeting between Pakistan and Turkey which commenced on the 2nd day to discuss matters of training and defence equipment. The two meetings were held in Ministry of Defence and Defence Production respectively. The working group was headed by Major General Farrukh Bashir, DG FMC, JSHQ from Pakistan side and Major General Oguz Serhad HABIBOGLU, DG Force Improvement & Source Management, Head of Defence Industry Working Group from Turkish side.
Turkey and Pakistan have historical and brotherly relations and both sides wish to translate the relations to help each other in the field of defence, trade, economy and further the impetus. Secretary Defence Lt. General (Retd) Muhammad Alam Khattak during his remarks said “our resolve of a peaceful and stable region remains undeterred despite difficulties. Our Armed Forces are fighting the menace with full determination. Achieving peace in the region is of paramount importance”.
Turkish side also gave a presentation discussing the security situation and Regional Role. Turkish General Yasar Guler said both countries are cooperating in the field of air, sea and land and we must further diversify the scope of this cooperation.
Pakistan and Turkey have jointly been working in the field of Defence and recent strides in the field of communication, aircraft & shipbuilding is commendable. During a meeting with Secretary Defence Production Lt. General (Retd) Tanvir Tahir Turkish General Yasar Guler said that “Both Pakistan and Turkey should explore new ways of improving cooperation in the field of Defence. “Pakistan like Turkey is a future energy corridor and has an important place in the region”. Turkey showed great interest in coming and placing stalls at IDEAS 2014. They also showed interest in visiting the Defence Industries at Kamra, Wah, Taxila and Karachi.
The delegation also met other important offices before being hosted for an official dinner by Secretary Defence Lt. General (Retd) Muhammad Alam Khattak. The dinner was attended by important and senior people from both sides. Turkish General thanked Secretary Defence for kind hospitality and expressed happiness over the successful visit.   

Coca Cola İçecek’ten Pakistan’a 300 milyon dolarlık yeni yatırım - Birol Keleş, Star, 20 Ekim 2014

Türk şirketleri, Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’nün bölge ülkelerinde etkin olması için yoğun çaba veriyor. Anadolu Grubu bünyesindeki Coca Cola İçecek, bu alandaki öncü şirketlerden biri olurken, Pakistan’a 3 yıl içinde 300 milyon dolarlık yeni yatırım hedefliyor. 
Türkiye, bölgesinde ve müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde etkinliğini ekonomik olarak artırmaya devam ediyor. Türk yatırımcılarının etkisiyle Türkiye’nin en önemli unsuru olan ‘yumuşak gücü’ bölgede hızla artıyor. Türk yatırımcıları bölge ülkelerindeki yatırım hacimlerini ciddi boyutlarda artırırken, öncü Türk şirketleri de yatırımları ile Türkiye ekonomisinin bölgesel güç olma yolunda ilerlemesine katkı yapıyor. Bu tür şirketlerin başında gelen Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu 10 ülkede 23 fabrika ve 11 bin çalışanıyla 370 milyondan fazla tüketiciye hitap eden Coca-Cola İçecek (CCİ), 2008’den bu yana faaliyette bulunduğu Pakistan operasyonunu büyütüyor. Ülkede 6 üretim tesisi ile hizmet veren şirket, üç yıl içeresinde 300 milyon dolar yatırım ile 3 yeni fabrika daha açıp, üretim kapasitesini 1.5 kat artırmayı hedefliyor.
Türkiye’den sonra geliyor
Pakistan’ın en büyük yatırımcılarından biri olan CCI, Orta Asya, Orta Doğu ve Pakistan’daki yatırımlarıyla Türkiye’nin bölgesel güç olmasına katkı sağlamayı hedeflediğini söyleyen CCI Kurumsal İlişkiler Direktörü Atilla Yerlikaya, Pakistan’da 6 fabrika ve 13 depo ile 5 bin kişiyi doğrudan istihdam ettiklerini söyledi. Yerlikaya “Marketteki kola şişesinin arkasında büyük bir ekonomi var. Bir şişe Coca-Cola, fabrikadan masaya ulaşana kadar birçok sektöre girdi yaratıyor. Pakistan’da bu değer zincirinde yarattığımız istihdam 100 bin kişi” dedi. Pakistan’ın üretim ve tüketim açısından güçlü bir potansiyeli beraberinde getirdiğini aktaran Yerlikaya “Yatırımlarımızı büyütüyoruz. 300 milyon dolar yatırımla 3 fabrika açacağız. Bunların ikisi genişletme ve yenileme biri de yeni yatırım olacak. Hedefimiz 2017’ye kadar kapasitemizi 1.5 katına çıkarmak” dedi. Ülkeye gelmek isteyen Türk yatırımcılara know-how desteği verdiklerini ifade eden Yerlikaya, son 5 yılda 1 milyar dolar yatırım yaptıklarını bunun yarısından fazlasının Türkiye’de gerçekleştirildiğini söyledi. Yerlikaya “Pakistan Türkiye’den sonra en büyük operasyonumuz” dedi.
Sosyal sorunlara duyarlı yatırımcı
3.2.1 Başla! projesiyle faaliyet gösterdiği ülkelerde okul çağındaki gençlerin sosyal ve fiziksel gelişimine katkı sağlamayı hedefleyen Coca-Cola İçecek, Pakistan’da da bu projeyi yürütüyor. Yerel dilde 321 Bhago! adıyla anılan projeye katılan öğrenciler, çeşitli spor aktivitelerinin yanı sıra özgüvenlerini ve kendini ifade etme becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalarda bulunuyor. Pakistan’da ihtiyaç sahibi 22 okulda 5 bin gence ulaşılıyor. Enerji ve su sıkıntısı yaşanan Pakistan’da iyileştirme çalışmaları da yapan şirket, 2013’te yürüttüğü enerji verimliliği projeleriyle Pakistan’da 2 milyon kilowatt saat elektrik tasarrufu sağladı. Temiz içme suyunun büyük sorun olduğu ülkede ‘Temiz Su’ projesini de başlattı.
Courtesy: Star Gazetesi
External link: http://haber.stargazete.com/ekonomi/coca-cola-icecekten-pakistana-300-milyon-dolarlik-yeni-yatirim/haber-954051

CCI için yatırımda ikinci memleket Pakistan oldu - Serpil Yılmaz, 20 Ekim 2014

Wagah Border Sınır Kapısı’nda düzenlenen törende, “Cive Pakistan” (Yaşa Pakistan) sloganını atan y
üzlerce izleyici arasında, en çok Coca-Cola İçecek (CCI) Kurumsal İlişkiler Direktörü Atilla Yerlikaya’nın sesinin çıkması boşuna değildi.

Pakistan İslam Devleti’nin Lahor ile Hindistan’ın Amritsar kenti arasında kalan sınırın iki yanında, her gün saat 17.00’de düzenlenen teatral bayrak indirme töreni, iki ülkenin dostluğunu simgeliyor. Sınırı ayıran kapının bir tarafında Pakistan’ın, öbür tarafında ise Hindistan’ın izleyicileri toplanıyor. Gösteri boyunca Müslümanların çoğunlukta olduğu Lahor’da “Allahu Ekber”, “Tekbir” sesleri ile tempo tutan coşkulu halk, yabancı turistler için ilgi çekici oluyor...

Yerlikaya’nın coşkusunun nedeni açık: Pakistan’da gıda endüstrisine en çok yatırım yapan bir şirketin yöneticisi olarak, elini en fazla taşın altına sokan CCI’yı temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda Pakistan hükümeti tarafından, Türkiye’den Koç, Sabancı gibi büyük grupları ülkesine çekebilmek için bir tür “yabancı yatırım elçisi” olarak görevlendirildiğini söylüyor.

120 MİLYON KİŞİ 30 YAŞIN ALTINDA
CCI, 2008 yılında Coca- Cola Pakistan Beverages Ltd. Şirketi’nin hisselerinin yüzde 49’unu satın alarak bu pazara girmişti. Hisselerin diğer yarısına sahip olan merkezi Atlanta’da bulunan Coca-Cola şirketiyle birlikte, satın alma sürecinde Pakistan’a 140 milyon dolar yatırım yapmışlardı.

PAKİSTAN’DA YÜZDE 22 BÜYÜDÜ
Pakistan’a son 5 yılda ise 350 milyon dolar yatırım yapan CCI, 2014 yılı içinde de 300 milyon doların üzerinde yatırımla Multan, İslamabad ve Karaçi bölgelerinde 3 fabrika açacak. CCI, böylelikle bölgedeki fabrika sayısını 7’ye çıkaracak, üretim kapasitesini ise 2017 yılına kadar 1.5 kat artırmayı hedefliyor.

2020 yılında Pakistan’ın nüfusunun 200 milyonu geçmesi ve 30 yaş altı nüfusun 120 milyonun üzerine çıkması bekleniyor. Yatırım cazibesi de burada yatıyor.

CCI’nın Lahor’daki şirket merkezi ve fabrikasının olduğu yerleşkesine yaptığımız ziyarette, “Pakistan ikinci memleketimiz” diyen Yerlikaya, satışlarda Türkiye’den sonra en büyük payı Pakistan ve Irak’ın aldığını söylüyor.

Merkezi Atlanta’da olan Coca-Cola şirketinin 1959 yılında Pakistan pazarına girmesine karşılık, piyasa payındaki büyüme CCI ile başlıyor. CCI, Pakistan’da 2008’den bu yana pazar payını yüzde 30 artırarak yüzde 28’den 34’e, satış hacmini de 2 kat yükseltmişti. Bölgede gazlı içecek piyasasında Pepsi’den sonra en büyük oyuncu ise yerel pastane zinciri “Gurme”...

CCI’nın son 5 yılda faaliyet gösterdiği ülkelere yaptığı 1 milyar dolar yatırımın 500 milyon dolarını Türkiye’de, 350 milyon dolarını Pakistan’a gerçekleştirdi. CCI, 2008 yılında girdiği Pakistan pazarına, bu yıl içinde 300 milyon dolar yatırımla 3 fabrika daha kuruyor. CCI, 2013 yılı sonuçlarına göre toplam üretim hacminin yüzde 19’unu oluşturan Pakistan’da, satış hacminde bir önceki yıla göre yüzde 22, 2014 yılının ilk 6 ayında da önceki döneme göre yüzde 16 büyüme yakalandı.

Türkiye merkezli bölgesel bir şirket olan CCI’nın, faaliyet gösterdiği 10 ülkede(Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Ürdün, Irak, Suriye ve Tacikistan) bulunan toplam 23 fabrikasında, 11 bin kişi çalışıyor. 9 fabrikanın bulunduğu Türkiye’de 3 bin, 6 fabrikanın bulunduğu Pakistan’da 5 bin kişi; tedarikçiler ve yan sanayiyle birlikte her iki ülkede yaklaşık 100’er bin kişi istihdam ediliyor.

‘1960’LARDA ROL MODELDİK’
Coca-Cola Beverages Pakistan Kurumsal İlişkiler Direktörü Zafer Abbas Jafri, “Türkiye ile Pakistan’ın geçmişe dayanan dostluğu ve kardeşliği var. İki hükümet arasında ‘Tercihli Ticaret Anlaşması’ müzakereleri devam ediyor. Türkiye ile ekonomik ilişkilerimizin gelişmesini istiyoruz” diyor ve ekliyor:

“1960’larda Pakistan, Güney Asya’da rol model bir ülkeydi. Güney Kore bizdeki modeli uygulayarak çok ileri noktaya geldi. İçerideki politik gerilimler azalırsa, hızlı büyüyeceğimize inanıyoruz.”

ŞİRKET PAKİSTAN'DA TEMİZ SU ÇEŞMELERİ PLANLIYOR

Enerji ve su kaynakları kıt olan Pakistan’da sürdürülebilirlik çalışmalarına değinen Yerlikaya, “Litre başına harcanan su miktarını yüzde 37, enerji kullanımını ise yüzde 12 oranında azalttık. 2015 yılı sonuna kadar 500 binden fazla kişiye temiz su iletmek üzere çeşmeler kurmaya başladık. 2 milyon kWh elektrik tasarrufu sağladık” diyor.

Pakistan bir yandan uyuşturucu, öte yandan da Taliban-IŞİD saldırılarıyla sosyal ve siyasi riski yüksek bir ülke. 185 milyonu aşan nüfusun yüzde 20’si okuma yazma bilmiyor. Kadınlarınkentlerde istihdam oranı yüzde 21 düzeyinde bulunuyor. Ülkede toplam günlük gazete satışları 700 bin seviyelerinde. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 2014 İnsani Gelişmişlik Raporu’nda 146’ncı sırada yer alan bir ülkeden söz ediyoruz. Türkiye’nin aynı istatistikte 69’uncu sırada olduğunu dikkate aldığımızda, ülkedeki yoksulluğun ve yoksunluğun boyutları daha da iyi ortaya çıkıyor.

2014 Nobel Barış Ödülü’nü Hindistanlı Kailash Satyarthi ile paylaşan 17 yaşındaki eğitim aktivisti Malala Yusufzay’ın ülkesi Pakistan’ı anlatmaya devam edeceğim...
Courtesy: Haber Turk Gazetesi
External link: http://www.haberturk.com/yazarlar/serpil-yilmaz-2155/1001212-cci-icin-yatirimda-ikinci-memleket-pakistan-oldu

Brotherly relations between Turkey-Pakistan are time tested – Turkish Prime Minister


ANKARA, 16 October 2014: Turkish Prime Minister Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu in a meeting here today with a delegation of Pakistan led by Minister for Commerce Engineer Khurram Dastgir Khan said the brotherly Turkey-Pakistan relations are deep rooted in history and are time tested. He said strength of Pakistan is Turkey’s strength and vice verse.

The Turkish Prime Minister said serious efforts are required to further promote economic and commercial relations between the two countries. He stressed on the need to focus on trade, investment and connectivity. He said he will soon visit Pakistan and shall co-chair the next meeting of High Level Strategic Cooperation Council with Prime Minister Nawaz Sharif.


Mr. Khurram Dastgir Khan briefed the Turkish Prime Minister about the steps taken by Pakistan to revitalize economy and particularly about the various projects that the government is initiating in the energy sector. He also requested Turkish collaboration and investment in the energy sector. Turkish Premier assured every possible Turkish support for projects to produce electricity including coal-based and hydropower plants. 

Pakistan invites Turkish energy companies to invest


16 October 2014 16:07 (Last updated 16 October 2014 16:08)
Investment opportunities wait for Tukish energy companies in Pakistan, says Pakistani minister

By Huseyin Erdogan

ANKARA:   Pakistan invites Turkish energy investors to rebuild its electricity system, the Federal Minister for Commerce of Pakistan said Wednesday.

"We have very old transmission system and we have to put in place modern energy saving techniques," said Khurram Dastgir Khan, Minister for Commerce, adding there is a huge opportunity for Turkish companies to develop transmission projects and transmission lines across Pakistan.

Pakistan wants to shift its electricity-producing source from fuel oil to coal.

"One of the hardest things that Pakistan faces in terms of changing from fuel oil to coal is in the conversion process," Khan said.

“The reason we want to move from coal is that 70 percent of our energy supplies are now from fuel oil and it is very expensive,” said Khan.

"We are selling minor stakes in our energy companies to show that Pakistan is a liberalized country. They are part of the strategy to raise the comfort level of international investors in Pakistan," he said.

 Energy Diversity

 Pakistan is also investing in nuclear power plants with China. Two nuclear power plants are currently at a structural stage in Karachi, Pakistan’s industrial city, Khan said.

In 2014, Pakistan received funding for the construction of the Dasu Dam in the north of Pakistan which is estimated to be able to generate 4,300 megawatt of electricity.

The Dasu Dam is a gravity dam currently being constructed on the Indus River near Dasu in Khyber Pakhtunkhwa Province. The 242 meter (794 ft.) tall dam will support a 4,300 megawatt hydroelectric power station which will be built in two stages.

Turkey has already become involved in Pakistan's energy modernization plans with an investment in Pakistan's first wind power plant in 2008.

A private Turkish energy company built the first wind power plant generating enough electricity for 60,000 households reaching a capacity of 56 megawatts.

Courtesy: Anadolu Agency

Turkey-Pakistan Joint Economic Commission concludes - Turkey-Pakistan to take concrete steps to solidify commercial relations

ANKARA, 16 October 2014: The economic managers of both Pakistan and Turkey have agreed to take necessary steps to further solidify commercial relations. Various proposals to this affect were discussed and agreed during the 15th session of Turkey-Pakistan Joint Economic Commission (JEC) which concluded here today.

Federal Minister for Commerce of Pakistan Engineer Khurram Dastgir Khan and Turkish Minister for Environment and Urbanization Mr. İdris Güllüce co-chaired the JEC. The co-chairs signed agreement minutes of the 15th session of JEC. The co-chairs applauded the hard work done by the technical teams of both the countries.

In his closing speech Mr. Khurram Dastgir thanked his Turkish counterpart for extending warm hospitality to the Pakistani delegation. He said economic relations go beyond trade in goods. He reiterated that investment, technology exchange, standardization, social sector uplift, etc. are also integral part of economic ties. He said both the countries shall expedite efforts to achieve US$ 2 billion annual trade target set by the two Prime Ministers.

Mr. Khurram Dastgir said vast opportunities exist for Turkish investment in Pakistan. He underlined that joint ventures between the private sectors of the two countries in energy, dairy, infrastructure development, IT, tourism and banking sectors holds the key to progress. He said many new opportunities are created in Pakistan through privatization and de-regulation. He said the presence of the President of Federation of Pakistan Chambers of Commerce & Industry (FPCCI) in today’s meeting amply signifies the importance that Pakistan attaches to the involvement of private sector in the present Government’s economic agenda.

Turkish Minister for Environment and Urbanization Mr. İdris Güllüce agreed and said private sector will be driving force for close economic cooperation between Pakistan and Turkey. He suggested to list all issues and said he shall personally monitor and evaluate progress on a monthly basis.

President of the FPCCI, Ambassador of Pakistan in Turkey, Secretary Board of Investment, Consul General Istanbul, senior officials from the Economic Affairs Division, Ministries of Finance, Commerce, Communication, Railways, Textile and Water & Power participated in the JEC.

 More photos from http://goo.gl/u5CM39


15th Session of the Turkey-Pakistan Joint Economic Commission begins in Ankara

ANKARA, 15 October 2014: The Federal Minister for Commerce of Pakistan Engr. Khurram Dastgir Khan is visiting Turkey to lead Pakistan delegation to the 15th session of Turkey-Pakistan Joint Economic Commission being held at Ankara from 15-16 October 2014.

The Joint Economic Commission (JEC), co-chaired by Pakistan’s Commerce Minister and Turkish Minister for Environment and Urbanization, commenced today. The JEC is discussing ways and means to further strengthen economic and commercial relations between the two brotherly countries.

While speaking at the inaugural session of the two days moot, the Pakistani dignitary said Pakistan and Turkey are two brotherly democracies. He said both countries should work to diversify commercial ties so that true potential of commercial cooperation could be realized. Referring to JEC, he said it is an important platform to translate our common aspirations for a strategic economic and development partnership into tangible reality.  “To improve bilateral trade, we need to vigorously involve the private sector and strengthen cooperation between the chambers of commerce and industry of the two countries,” said Mr. Khurram Dastgir. He stressed on the need to motivate businessmen of the two countries for establishing long-term business partnerships. He also proposed to energize Pakistan-Turkey Business Council that will help boost bilateral cooperation between the private sectors.

Mr. Khurram Dastgir briefed the forum about the major economic gains Pakistan made since the present Government took office over a year ago. He said despite many challenges, Pakistan economy got reasonable strength which is reflected in the improved per capita income, growth in the industrial sector, exports and remittances. Through pursuing prudent economic policies, investor confidence in Pakistan’s economy has improved while Pakistani currency stabilized and the Karachi Stock Exchange witnessed impressive growth, he added. He said Pakistan welcomes more Turkish investment in the agro-based industry, energy, infrastructure, banking, and municipal services.

The inaugural session was followed by technical level talks between the senior officials of the two countries. The 15th session will conclude tomorrow.

Earlier, the Pakistani Minister for Commerce held meeting with Turkish Minister for Environment and Urbanization Mr. İdris Güllüce. He urged him to encourage leading Turkish firms to participate in the international tenders for large hydroelectric, coal fired and alternate energy projects on Build-Operate-Transfer basis. He said Pakistan will continue to seek Turkish assistance in major infrastructure projects including building 500,000 low cost housing units planned across the country. Mr. Khurram Dastgir also referred to Islamabad-Istanbul ECO container train and said this project holds the potential to revolutionalize connectivity between Pakistan, Turkey and beyond.

Mr. İdris Güllüce offered to share Turkish experience in urban regeneration, waste water treatment, climate change, land registry and mapping, housing and disaster management. He hoped that capacity of Pakistani institutions would be further improved through the ongoing capacity building projects undertaken by Turkish Cooperation and Coordination Agency (TIKA) which he said will result in improved commercial relations.

Both the dignitaries agreed to further diversify their trade relations and encourage joint ventures. They had unanimity of views that concluding a comprehensive Preferential Trade Arrangement between the two countries holds the key to taking commercial relations to new heights. They however agreed that PTA should be negotiated on the basis of reciprocity.

President of the Federation of Pakistan Chambers of Commerce & Industry, senior officials from the Economic Affairs Division, Ministries of Finance, Commerce, Communication, Railways, Textile, Water & Power and Secretary Board of Investment, Ambassador of Pakistan in Turkey and Consul General Istanbul are participating in the JEC.
ENDS

More photos from http://goo.gl/u5CM39

Pakistan Savunma Günü’ne, Türk tarafından En Üst Düzeyde Katılım

 ANKARA, 15 Ekim 2014: Pakistan Büyükelçisi Ekselansları Muhammad Haroon Shaukat ve Askeri Ataşesi Tuğgeneral Abbas Ghumman’ın ev sahipliği yaptığı ve salı akşamı gerçekleşen Pakistan Savunma Günü resepsiyonuna Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, Pakistan Türk Dostluk Grubu Başkanı Sayın Burhan Kayatürk , Türk ordusunun yüksek rütbeli subayları, diplomatic  misyonların temsilcileri  ve Türkiye’de yaşamakta olan Pakistan’lılar katıldı.
 
Pakistan Savunma gününde ,1965 yılında Pakistan’ı Hindistan’a karşı kahramanca savunmuş olan Pakistan askerleri saygıyla anıldı.

Milli Savunma Bakanı Sayın İsmet  Yılmaz , Pakistan ve Türkiye arasındaki ikili askeri bağların örnek olduğuna değindi. Pakistan ve Türkiye ilişkilerinin doğal olarak varolduğunu ve bu ilişkinin her iki ülkenin hükümetleri değiştiği takdirde bile bu durumdan etkilenmeyeceğini bildirdi. “İlişkilerimizin derinliği , iki ülke halkının içinde yeretmiştir”diye sözlerine devam eden Sayın Bakan yüksek sesle  ‘Yaşasın Pakistan ve Yaşasın Pakistan- Türkiye Dostluğu’ dedi.”

Büyükelçi Muhammad Haroon Shaukat resepsiyonun açılış konuşmasında, Pakistan ve Türkiye’nin bölgede istikrar için  iki önemli güç  olduğuna değindi. Pakistan silahlı kuvvetlerinin yıllarca  anavatanı korumada göstermiş oldukları üstün başarıları vurguladı.” “Askerlerimiz ile gurur duyuyoruz ve kahraman askerlerimize saygılarımızı sunuyoruz.” “Askerlerimiz Pakistan’ın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün garantisidir”dedi.

Daha sonra Ankara’da bulunan Pakistan okulunun öğrencileri milli şarkılar söyledi ve davetlileri mükemmel performanslarıyla eğlendirdi. Savunma günü ve Paksitan - Türkiye ilişkilerinin önemimi vurgulayan videolar davetlilere  izletildi.

Resimlerin devamı için Facebook sayfamızı ziyaret edebilirsiniz http://goo.gl/eewdHj




Highest level Turkish attendance at Defence Day of Pakistan

Turkish Minister for Defence and Ambassador of Pakistan in a group photo with students of Pakistan Embassy School
who performed on the eve of Defence Day of Pakistan in 
Ankara, 14 October 2014.
ANKARA, 15 October 2014: Turkish Minister for Defence Mr. İsmet Yılmaz, Chairman of Pakistan-Turkey Friendship Group in Turkish Parliament Mr. Burhan Kayaturk, senior generals from the Turkish defence forces, diplomatic corps, foreign defence attaches based in Ankara, media, think-tanks and Pakistan community participated in the Pakistan Defence Day reception hosted by Ambassador of Pakistan H.E. Mr. Muhammad Haroon Shaukat and Defence and Air Attaché Air Commodore Abbas Ghumman here Tuesday evening.

Pakistan Defence Day was commemorated to pay tributes to the valiant Pakistani armed forces who defended their motherland against India in 1965 war.

Turkish Minister for Defence Mr. İsmet Yılmaz in his address referred to exemplary bilateral defence ties between the two countries. He said Pakistan-Turkey relations are of a unique nature and are not affected by changes in governments in either country. Our relations are deep rooted in the hearts of our people and our people will always stand together in good and bad times, said Mr. Yilmaz.  He loudly said 'Jeeway Pakistan' and 'Long Live Pakistan-Turkey friendship.’

Ambassador Haroom Shaukat in his welcome address said Pakistan and Turkey are pillars of stability in the region. He highlighted the achievements of Pakistan armed forces over the years in defence of motherland. “We are proud of our soldiers and we pay glowing tributes to our brave heroes,” said Mr. Haroon Shaukat. He said our defence forces are the guarantors of independence, sovereignty and territorial integrity of Pakistan. Our martyrs and veterans are our treasure and a role model for our future generations, he added.

Earlier students of Pakistan Embassy School in Ankara performed national songs and entertained the audience with their excellent performance. Videos highlighting significance of the defence day and Pakistan-Turkey relations were also shown to the audience.

More photos on http://goo.gl/eewdHj


Speech by the Ambassador of Pakistan H.E. Mr. Muhammad Haroon Shaukat during Defene Day of Pakistan, 14 October 2014

Saygıdeğer onur konuğumuz Milli Savunma Bakanı Ekselansları İsmet Yılmaz,
Van Milletvekili Burhan Kayatürk
Çok değerli General, Amiral ve yüksek rütbeli subaylar,
Değerli Savunma Ataşeleri,
Ve çok kıymetli misafirlerimiz,

Bugün Pakistan Savunma  gününü  kutluyoruz.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum...
Hoşgeldiniz...

Bize şeref verdiniz, sefalar getirdiniz!
Sağolun !
Varolun!

Değerli konuklar,

Türkiye- Pakistan ilişkileri her zaman çok özel olmuştur.

İki ülkenin kara, hava ve deniz kuvvetleri arasındaki işbirliği mükemmeldir.

Bu  ilişkiler gelecekte artacaktır.
Pakistan ve Türkiye iki kardeş ülke ve  bölgeye barış, istikrar ve huzur getiren iki önemli güçtür.

Değerli misafirler,

Pakistan ordusu, Anavatanımızı birçok defa tehlikelere ve tehditlere karşı savunmuştur.

Kara, hava ve deniz subayları büyük kahramanlık ve cesaret göstermiştir.

Ordumuz Pakistan’ın Bağımsızlık, Egemenlik ve toprak bütünlüğünün garantisidir.

Gelecek nesillere hep örnek oldular.

Şehit ve gazilerimiz bizim için en büyük miras ve hazinemizdir.

Kahraman ve cesur Pakistan askerleri ile gurur duyuyor, onlara selamlarımızı sunuyoruz.


Sözlerime son vermeden önce, hepinize en candan teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Pakistan to further enhance trade relations with Turkey

ISLAMABAD: Pakistan's Federal Minister for Commerce Khurram Dastagir Khan said on 1 October 2014  said that Pakistan is keen to boost its trade relations with Turkey and would enhance its meet, wheat, mangoes and other agricultural products exports to the country.
"There exists a lot of potential for investment and trade between the two brotherly countries and these would be exploited for the benefit of the people of the two countries", he told Ambassador of Turkey to Pakistan Sadik Babur Girgin who called on the Minister here Tuesday.
He said that Pakistan would make efforts for implementation and improvement of Pakistan Standard and Quality Control Authority and get quality standards certificates of international standards and in this connection the country would seek cooperation and assistance of Turkey for enhancing its quality standards of the products.
Through these activities Pakistan can enhance its exports to international markets for the benefit of the country.
He added for the establishment of quality standards in the country ,private sector would be assisted for the setting up of quality control laboratories in the country.
Khurram Dastagir Khan said that in line with the vision of Prime Minister Nawaz Sharif vision Pakistan would sign trade agreements with neighboring countries in the region for enhancing its exports.
He said that in during the forthcoming Pak-Turkey Joint Ministerial Commission meeting to be held in third week of October would discuss ways and means for removal of anomalies in bilateral trade.
The Minister said that the cargo train agreement already existed between Pakistan and Turkey and through implementing the agreement Pakistan can send its exported goods to Istanbul (Turkey) in fifteen days in a very cost effective manner and after five more days in the Western Europe.
Courtesy: Business Recorder