Ekselansları,
Saygıdeğer Konuklar,
Bayanlar ve Baylar:
Esselam-ı Aleyküm
Keşmir Dayanışma Günü dolayısıyla bu
olayı Pakistan Büyükelçiliğiyle ortak olarak düzenlediği için ESAM’a en içten
teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Onların burada bulunması ve verdikleri
destek İşgal Altındaki Cammu ve Keşmir’in baskı altındaki milyonlarca insanı
için büyük bir güç kaynağıdır ve kendi kaderlerini belirleme haklarını
gerçekleştirmeye yönelik önemli bir katkıdır.
Bayanlar ve Baylar,
3 Kasım 1947’de tüm Hindistan
radyolarına konuşan Hindistan’ın ilk Başbakanı Jawahar Lal Nehru bir söz
vermiştir ve şöyle demiştir:
“Keşmir’in kaderinin en son olarak halk tarafından belirleneceğini beyan
etmişizdir. Biz bu sözü sadece Keşmir
halkına değil ama bütün dünyaya verdik. Bu
sözden geri dönmeyeceğiz ve geri dönemeyiz.”
Kendi kaderlerini belirleme hakları
için Cammu ve Keşmir halkına verilen bu söz, Başbakan Nehru tarafından birçok
defalar kamuoyuna yaptığı açıklamalarda ve Pakistan liderleri ile olan
yazışmalarında yeniden teyit edilmiştir.
Üzücü ve trajik bir biçimde, o ve onun
halefleri bu sözlerini onurlandırmayı reddetmiştir, mesela ülkesinin bu sözden
geri dönmeyeceği gibi.
Ancak Nehru ülkesinin “sözünden geri
dönemeyeceğini” söylediğinde ironik bir biçimde haklıydı.
İşgal altındaki Cammu ve Keşmir halkı
yiğitçe mücadelesi sırasında ve sadece 1990’da kaybettiği 94,000 insandan
sonra, bir şüphe tarafından gölgelenmesinin ötesinde, Hindistan’ın Cammu ve
Keşmir halkının kendi kaderlerini belirleme hakkını “reddedemeyeceğini” ispat
etmiştir, devlet terörü ve baskı yolunu kullanmasına rağmen.
Bayanlar ve baylar,
Cammu ve Keşmir halkının trajedisi
şudur ki, sadece Hindistan değil ama bütün uluslararası topluluk Keşmirlilere
karşı ahlaki, etik ve yasal sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız
olmuştur.
Keşmir tıpkı Filistin gibi yabancı
işgalinin en uzun süreli olduğu yerlerden birisi olarak ve Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin gündemindeki en uzun süreden beri çözülememiş bir mesele
olarak kalmıştır.
BM Güvenlik Konseyi çeşitli kararları
aracılığıyla açıkça ve taraf tutmadan Cammu ve Keşmir eyaletinin son olarak
kimde kalacağına Birleşmiş Milletlerin gözetimi altında düzenlenecek olan özgür
ve tarafsız bir plebisit demokratik yöntemiyle halkın isteğine göre karar
verileceğini beyan etmiştir.
İronik olarak, Hindistan Cammu ve
Keşmir anlaşmazlığını yeniden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine götürmüş
ve 2 Ocak 1952’de Hindistan Meclisinde yeniden şeref sözü veren Nehru olmuştur.
“Meseleyi Birleşmiş Milletlere götürdük ve barışçıl bir çözüm için söz
verdik. Büyük bir millet olarak bundan
geri dönemeyiz.”
Hindistan’ın milleti adına şeref sözü
vermesine rağmen, Cammu ve Keşmir üzerindeki ilgili BM Güvenlik Konseyi
kararları uygulanmadan kalmıştır.
Bayanlar ve baylar,
Bu gün İşgal Altındaki Cammu ve Keşmir
dünyanın en fazla militarize olmuş bölgelerinden birisidir, 700,000’den fazla
Hindistan güvenlik gücü insan hakları ihlalleri işleyenlere tam bir
dokunulmazlık sağlayan “kara kanunlardan” cesaret alarak korkunç bir terör
dalgası salmaya devam ediyor.
Hindistan İşgalindeki Keşmir’de insanlığa
karşı yetmiş yıldan beri işlenen suçlar insanlığın toplu bilinci üzerinde kara
bir lekedir, toplu mezarların keşfedilmesiyle, tecavüz ve cinsel saldırılarla,
yargısız infazlarla, zorla kaybetmelerle, bitmeyen sokağa çıkma yasaklarıyla,
Keşmirli liderlerin evde tutuklanması ve gözaltına alınmasıyla ve toplu,
insanlık dışı ve aşağılayıcı cezalarla kirlenmiş olarak.
Her
geçen yıl, Hint baskısı uluslararası topluluğun eyleme geçmemesiyle daha da
artmaktadır.
8
Temmuz 2016’da Keşmirli gençlik lideri
Burhan Muzaffar Wani’nin yargısız infazı Hint İşgali Altındaki Keşmir’de
kendiliğinden başkaldırının son fazını tetiklediğinde – diğer birçokları
tarafından başka bir Keşmir intifadası olarak da adlandırıldı – Hindistan yine
zalimce güç kullanarak karşılık verdi.
Protestocuların üzerine gerçek mermiler
ve göz yaşartıcı gaz sıkıldı.
Yaralananları götüren ambulanslar durduruldu ve bunlara saldırıldı. Tıbbi yardım sağlayan hastaneler ve klinikler
işgal edildi ve doktorlar taciz edildi.
Tüm biçimlerdeki evrensel ahlaki, etik,
insani ve insanhakları prensipleriyle dalga geçilerek pellet silahları direkt
olarak protestocuların yüzüne ateşlendi.
Düzinelerce Keşmirli şehit edildi ve
yüzlercesi gözlerinden ölümcül şekilde yaralandı.
Bunlardan çoğu gözlerini kalıcı olarak
kaybetti – çoğunluğu kadın ve çocuktu.
Bayanlar ve baylar,
Sanki bu zalimlik acımasızlıklarını
söndürememiş gibi, Hintli güvenlik güçleri tekrar tekrar Keşmirlilere
aşağılayıcı ve insanlık dışı cezalar vermeye devam etti.
9 Nisan 2017’de, Hint İşgalindeki
Keşmir’de bulunan Utligam köyünde genç bir adam bir Hindistan askeri cipinin
önüne iplerle bağlandı ve “taş atanlara ders olsun” diye saatlerce
gezdirildi.
Bu haince suça iştirak eden askeri
yetkilileri cezalandırmak yerine, bunlar Hintli siyasi ve askeri liderler
tarafından ödüllendirildi.
Bu olay bir istisna değildir, aksine
işgal altındaki bölgede Hindistan askerlerinin uyguladığı bir kuraldır.
Bayanlar ve Baylar,
Bu zalimliklere karşı uluslararası
alanda tepkiler gelmesine ve bu acımasız insan hakları ihlallerinin bağımsız
şekilde soruşturulması için İslami İşbirliği Örgütünün (OIC) ve BM Yüksek
Komiserinin çağrıda bulunmasına rağmen, Hindistan tüm insan hakları izleme
kuruluşlarının ve medyanın bölgeye erişmesini engellemeye devam
etmektedir.
İslami İşbirliği Teşkilatının (OIC) Bağımsız ve Kalıcı
İnsan Hakları Komisyonunun (IPHRC) Hint İşgalindeki Keşmir’e erişimi devamlı
olarak reddedildi, OIC Dışişleri Bakanları Konseyinin tekrar eden çağrılarına
rağmen.
IPHRC Temmuz 2017’de Azad Cammu ve Keşmir’e bir ziyarette
bulundu ve Hint İşgalindeki Keşmir’deki evlerini terk etmeye zorlanan ve
Kontrol Hattı’nın (LoC) ötesine geçip mülteci olan birçok Keşmirli mülteciyle
görüştü.
IPHRC’nin ziyaret sonrası raporu, ki bu raporun bir
kopyasını burada benden temin edebilirsiniz, Hint İşgalindeki Keşmir’de yapılan
insan hakları ihlallerini ve Keşmirlilerin kendi kaderlerini belirleme
haklarının devamlı olarak reddedilmesini vurgulamaktadır.
Bayanlar ve Baylar,
Pakistan’ın
Cammu ve Keşmir anlaşmazlığının çözüme kavuşturulmasındaki prensipli duruşu BM
Güvenlik Konseyi Kararlarıyla uyumludur, bunlar BM gözetimi altında özgür ve
tarafsız bir plebisit yoluyla Keşmir halkının isteklerinin belirlenmesine uygun
olarak Cammu ve Keşmir’in son olarak kimde kalacağına karar vermektedir.
Pakistan
ve Keşmirliler Hint İşgalindeki Keşmir’de zorla yapılan zırva seçimleri
reddetmiştir ve bunları BM gözetimi altında yapılacak özgür ve tarafsız bir
plebisitin emsali olarak kabul etmezler.
Pakistan
Keşmir halkının haklı davasına olan sarsılmaz siyasi, ahlaki ve diplomatik
desteğini vermeye devam etmektedir ve inşallah böyle yapmaya devam
edecektir.
Bayanlar ve Baylar,
Keşmirliler ve Pakistan halkı Türkiye hükümetinden ve halkından almış
oldukları destek ve dayanışma için derinden minnettardır.
Türkiye Keşmirlilerin sesini uluslararası alanda devamlı olarak yükselten
ve BM Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarına uygun olarak onların kendi
kaderlerini belirleme haklarını kabul eden en önemli seslerden birisi
olmuştur.
Türkiye OIC Başkanı olarak Keşmir’e bir gerçekleri bulma misyonu göndermek
için çok güçlü bir ahlaki ve etik konum almıştır.
Pakistan’daki milyonlarca kişi ve Cammu ve Keşmir halkı Türk kardeşlerinin
en zor saatlerinde yanlarında durduklarını hiçbir zaman unutmayacaktır.
Konuşmamın
sonunda, size Türk liderlerinin Cammu ve Keşmir anlaşmazlığının adil biçimde
çözülmesi için verdikleri desteği vurgulayan kısa bir video klibiyle baş başa
bırakıyorum. Aynı zamanda, uluslararası
topluluğun ve aynı zamanda Müslüman Ümmetinin ahlaki ve siyasi desteğiyle,
Keşmirlilerin adil ve vazgeçilmez kendi kaderlerini belirleme haklarını
gerçekleştirecekleri günün uzak olmadığı yönündeki umudumu ifade ediyorum.
Teşekkür ederim
No comments:
Post a Comment