Hafızamızı tazeliyoruz durmadan. Üzerindeki külleri üfleyip eşeledikçe altından görünen yüz şaşırtıyor hepimizi. Hem tanıdık geliyor, hem yabancı. Büyüsü biraz da burada gizli galiba yakın tarih araştırmalarının. Yabancı bildiklerimizin aşina, aşina bildiklerimizin ise yabancı çıkması merakımızı tahrik ediyor.
Onun için tarihte dikkatli olmak gerek. Sloganlardan ve yaftalardan olabildiğince uzak durmak ve Gerçekten de tarihte neler olmuş? sorusunu kulak arkası etmemek gerekiyor.
Alın size çarpıcı bir örnek: İş Bankası nasıl kuruldu? İçinizden, Bunu bilemeyecek ne var? Atatürk kurdu işte diyenler çıkabilir. Bu ne acele efendim? Sakinleşin biraz. Bir kere İş Bankasının bir devlet bankası olmadığını unutmayalım. İki
Neyse. İş epeyce karışık. Baştan anlatalım öyleyse.
İş Bankasının kurucusu Celal Bayar Mayıs 1982de çıkan İş Dergisine verdiği bir mülakatta, Biz bismillah dedik, işe koyulduk. Atatürk Git Osmanlı Bankasından 250 bin lirayı al, bu işe başla dedi şeklinde anlatmıştır İş Bankasının kuruluş hikâyesini. Burada sorulması gereken soru, İyi de Osmanlı Bankasındaki o 250 bin lira nereden gelmişti?den başkası olursa tarih ofsayttan başını kurtulamaz. Nitekim Bayar aynı konuşmasında bu paranın kökeni hakkında yöneltilen soruya kaçamak cevap vermekte ve böyle bir şeyi araştırmaya lüzum görmediğini söylemektedir.
Tuhaf gerçekten de. Merak damarları mı kurumuştur aklımızın acaba?
Bu konuda bize yardımcı olacak bilgiyi Atatürkün yakınlarından Hasan Rıza Soyakın hatıralarının 2. cildinde buluyoruz.
Soyaka göre Hindistan Müslümanları, Mustafa Kemal Paşanın şahsına yaklaşık 500-600 bin lira tutarında bir para göndermiştir (yaklaşık 1 Sterlin = 7 TL). Paşa, bu paranın 500 bin lirasını Büyük Taarruzdan önce ihtiyaçların karşılanması için Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşanın emrine vermiştir. Zaferden sonra bu paranın 380 bin lirası İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Atatürke iade edilmişti. Atatürk bu paranın en faydalı bir şekilde nerede ve nasıl kullanılabileceğini düşündü ve sonunda 250 bin lirasını İş Bankasının temel sermayesi olarak tahsis etti. (Soyakın eksik bıraktığını biz tamamlayalım: Yardım parasından 207 bin lirayı da aynı bankadaki 2 nolu hesaba yatırmıştı.)
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Soyakın hatıralarından paranın kaynağını öğrendik ama yine de boşluklar kaldı.
Bir kere resmi olarak bilinen rakam, 125 bin sterlindir. Bu miktar,
http://www.measuringworth.com adlı sitedeki hesaplamalara göre 2006 rakamlarıyla 11,7 trilyon TLye tekabül etmektedir. (Yardımları için Mustafa Özel ağabeye teşekkür.)
Şimdi bu ciddi meblağ sırf Milli Mücadeleye yardım için mi gönderilmişti yoksa başka bir amacı mı vardı? O İcra Vekilleri Heyeti, yani Bakanlar Kurulu kararı neden bugüne kadar bulunamamıştır ve Mustafa Kemal Paşanın Bayara Git, çek dediği Osmanlı Bankasındaki hesabına ilişkin herhangi bir kayda niçin rastlayamıyoruz? Bu bir sırdaş hesap mıydı? Öyleyse neden gizliydi? (Bu soruları benden önce sağolsunlar bizzat İş Bankasının yayınladığı Türkiye İş Bankası Tarihi adlı kitabın yazarları sormuşlar. Kıskandım tabii ama objektiflikleri için de kendilerine minnettarım.)
Solcu aydınlarımız yıllardır Ruslar bize yardım etmeseydi Kurtuluş Savaşını biraz zor kazanırdık dediler ama biz sustuk nedense. İslam dünyasından ve Hindistandan gönderilen yardımlar konusunda dedikodulara veya savunma psikolojisiyle yazılmış eserlere değil de, analitik bilimsel çalışmalara ihtiyacımız var. Yine de bazı eserlerde bölük pörçük bilgilere rastlıyoruz.
Mesela sahasında ilk çalışma olan Alptekin Müderrisoğlunun Kurtuluş Savaşının Malî Kaynaklarında Hint Müslümanlarının yardımlarına ayrılan özel bölüm epeyce aydınlatıcı bilgiler veriyor.
1. Dünya Savaşında Osmanlı topraklarının işgali, işgalci kuvvetlerin Müslümanlara zulümleri ve Halifenin Hıristiyan devletlerin elinde esir konumuna düşmesi, Hint Müslümanlarını harekete geçirmiş ve İngiltereye baskı yapmak amacıyla çeşitli dernekler kurmuşlardı. İşte bu derneklerin çabalarıyla Halifeyi kurtarmak üzere 875 bin lira Ankaraya ulaştırılmıştı. (Başka yardımlar da yapıldığı ve yollarda heder edildiği sır değil.)
İşin ilginç yanı, bu para yardımının Maliye Bakanlığı kayıtlarına yansımamış ve Hazineye girmemiş olması. Daha da ilginci, doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşanın emrine verilmiş ve Osmanlı Bankasında 1922 Ağustosuna kadar faiz işletilmeden tutulmuş bulunmasıdır. Kurtuluş Savaşının büyük hazırlık döneminde çekilen türlü malî sıkıntılara rağmen, bu paraya el sürülmemiştir.
Soruyoruz hep birlikte: Neden? Bu para İstiklal Savaşında kullanılmak için gönderilmemiş miydi?
Nitekim zafer kazanıldıktan sonra kendisine iade edilen parayı yine Osmanlı Bankasına yatıran Mustafa Kemal Paşa, Ağustos 1924te İş Bankası kurulana kadar da orada tutmaya devam etmiştir.
Şimdi gelelim meselenin bam teline.
Bu para amacı doğrultusunda kullanılmış mıdır? Sizi bilmem ama bir Pakistanlı kalkıp bana, Biz size bankanıza sermaye yapasınız diye mi bu parayı verdik? derse verecek cevabım yok. Aynı şekilde Biz size o parayı Halifeyi kurtarmanız için verdik, siz gidip Halifeliği kaldırdınız. Öyleyse paramızı geri isteriz derse verecek cevabım yine yok.
Üstelik de Halifeyi kurtarmak üzere gönderilen bu paralar kuzu kuzu bankada yatarken Halife Abdülmecid bütçeden kendisine ayrılan ödeneğin azlığından şikayet edince kıyameti koparanlar, dahası Halifeyi apar topar yurtdışına sürenler de bizlerdik. Halifeyi ve hanedanı yurtdışına sürdük, güzel. O zaman Hint Müslümanlarına paralarını iade etmemiz gerekmez miydi? Ağa Hanın yazdığı mektup meselesini bir de bu açıdan değerlendirmek uygun olmaz mı?
Müderrisoğlu, Mustafa Kemalin savaş yıllarında yardım parasına dokunmamış olmasını, gerektiğinde onu geri göndermeyi düşündüğüne yorar. Diyelim ki, öyle. Peki 3 Mart 1924te Halifeliği kaldırdığında neden geri göndermemiştir de, kız kardeşi Makbule Hanıma oradaki bir hesabından maaş bağlatmıştır? Nokta mı, virgül mü? Siz karar verin.
Courtesy: Zaman
http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/is-bankasi-hilafet-bankasi-miydi_798716.html