Pakistan-Turkey cooperation in defence to be further enhanced


ANKARA, February 28: Turkish President H.E. Mr. Abdullah Gul today received a Pakistani defence delegation led by Federal Minister for Defence Syed Naveed Qamar who is visiting Ankara on the invitation of his Turkish counterpart. The Turkish President stressed that the existing strategic partnership between Pakistan and Turkey provides an excellent opportunity for joint ventures between the defence industries of the two countries.

Syed Naveed Qamar agreed with the Turkish President that both countries could jointly produce defence products in their respective countries that will help in technology transfer and will generate economic activities. He commended the excellent cooperation between the defence establishments of the two countries. He noted that both countries take pride in their armed forces which have many complementarities and strong traditions of close cooperation. The Turkish President also referred to the regional situation and said the whole world recognizes the sacrifices that the people and defence forces of Pakistan are making in the fight against terrorism and extremism.

Earlier, Syed Naveed Qamar held a meeting with his Turkish counterpart Mr. Ismet Yilmaz. Upon arrival at the Turkish Defence Ministry, the Pakistani dignitary was presented a guard of honour. Both sides agreed to raise the level of High Level Military Dialogue Group, which is an institutional mechanism for boosting defence ties between the two brotherly countries. The Turkish Defence Minister referred to the project of midlife up-gradation of F-16 aircrafts of Pakistan undertaken by Turkish Aerospace Industries and termed it as a symbol of excellent defence cooperation. Syed Naveed Qamar referred to a recent agreement of building a fleet tanker for Pakistan Navy by STM of Turkey and said this is a best model for our future defence cooperation.

Mr. Murad Bayar, Undersecretary of the Turkish Defence Industries also called on the visiting Pakistani Minister. They discussed various proposals related to joint production of defence projects and took stock of the ongoing defence project.


More photos on http://goo.gl/jMGMq


İş Bankası Hilafet Bankası mıydı? Mustafa Armağan, Zaman, 23.09.2007


Hafızamızı tazeliyoruz durmadan. Üzerindeki külleri üfleyip eşeledikçe altından görünen yüz şaşırtıyor hepimizi. Hem tanıdık geliyor, hem yabancı. Büyüsü biraz da burada gizli galiba yakın tarih araştırmalarının. Yabancı bildiklerimizin aşina, aşina bildiklerimizin ise yabancı çıkması merakımızı tahrik ediyor.

Onun için tarihte dikkatli olmak gerek. Sloganlardan ve yaftalardan olabildiğince uzak durmak ve ‘Gerçekten de tarihte neler olmuş?’ sorusunu kulak arkası etmemek gerekiyor.
Alın size çarpıcı bir örnek: İş Bankası nasıl kuruldu? İçinizden, ‘Bunu bilemeyecek ne var? Atatürk kurdu işte’ diyenler çıkabilir. Bu ne acele efendim? Sakinleşin biraz. Bir kere İş Bankası’nın bir devlet bankası olmadığını unutmayalım. İki… Neyse. İş epeyce karışık. Baştan anlatalım öyleyse.
İş Bankası’nın kurucusu Celal Bayar Mayıs 1982’de çıkan İş Dergisi’ne verdiği bir mülakatta, “Biz bismillah dedik, işe koyulduk. Atatürk ‘Git Osmanlı Bankası’ndan 250 bin lirayı al, bu işe başla’ dedi” şeklinde anlatmıştır İş Bankası’nın kuruluş hikâyesini. Burada sorulması gereken soru, ‘İyi de Osmanlı Bankası’ndaki o 250 bin lira nereden gelmişti?’den başkası olursa tarih ofsayttan başını kurtulamaz. Nitekim Bayar aynı konuşmasında bu paranın kökeni hakkında yöneltilen soruya kaçamak cevap vermekte ve ‘böyle bir şeyi araştırmaya lüzum görmediğini’ söylemektedir.
Tuhaf gerçekten de. Merak damarları mı kurumuştur aklımızın acaba?
Bu konuda bize yardımcı olacak bilgiyi Atatürk’ün yakınlarından Hasan Rıza Soyak’ın hatıralarının 2. cildinde buluyoruz.
Soyak’a göre Hindistan Müslümanları, Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına yaklaşık 500-600 bin lira tutarında bir para göndermiştir (yaklaşık 1 Sterlin = 7 TL). Paşa, bu paranın 500 bin lirasını Büyük Taarruz’dan önce ihtiyaçların karşılanması için Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın emrine vermiştir. Zaferden sonra bu paranın 380 bin lirası İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Atatürk’e iade edilmişti. Atatürk bu paranın “en faydalı bir şekilde nerede ve nasıl kullanılabileceğini” düşündü ve sonunda 250 bin lirasını İş Bankası’nın temel sermayesi olarak tahsis etti. (Soyak’ın eksik bıraktığını biz tamamlayalım: Yardım parasından 207 bin lirayı da aynı bankadaki 2 nolu hesaba yatırmıştı.)
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Soyak’ın hatıralarından paranın kaynağını öğrendik ama yine de boşluklar kaldı.
Bir kere resmi olarak bilinen rakam, 125 bin sterlindir. Bu miktar,http://www.measuringworth.com adlı sitedeki hesaplamalara göre 2006 rakamlarıyla 11,7 trilyon TL’ye tekabül etmektedir. (Yardımları için Mustafa Özel ağabeye teşekkür.)
Şimdi bu ciddi meblağ sırf Milli Mücadele’ye yardım için mi gönderilmişti yoksa başka bir amacı mı vardı? O İcra Vekilleri Heyeti, yani Bakanlar Kurulu kararı neden bugüne kadar bulunamamıştır ve Mustafa Kemal Paşa’nın Bayar’a “Git, çek” dediği Osmanlı Bankası’ndaki hesabına ilişkin herhangi bir kayda niçin rastlayamıyoruz? Bu bir ‘sırdaş hesap’ mıydı? Öyleyse neden gizliydi? (Bu soruları benden önce sağolsunlar bizzat İş Bankası’nın yayınladığı “Türkiye İş Bankası Tarihi” adlı kitabın yazarları sormuşlar. Kıskandım tabii ama objektiflikleri için de kendilerine minnettarım.)
Solcu aydınlarımız yıllardır ‘Ruslar bize yardım etmeseydi Kurtuluş Savaşı’nı biraz zor kazanırdık’ dediler ama biz sustuk nedense. İslam dünyasından ve Hindistan’dan gönderilen yardımlar konusunda dedikodulara veya savunma psikolojisiyle yazılmış eserlere değil de, analitik bilimsel çalışmalara ihtiyacımız var. Yine de bazı eserlerde bölük pörçük bilgilere rastlıyoruz.
Mesela sahasında ilk çalışma olan Alptekin Müderrisoğlu’nun “Kurtuluş Savaşı’nın Malî Kaynakları”nda Hint Müslümanlarının yardımlarına ayrılan özel bölüm epeyce aydınlatıcı bilgiler veriyor.
1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı topraklarının işgali, işgalci kuvvetlerin Müslümanlara zulümleri ve Halife’nin Hıristiyan devletlerin elinde esir konumuna düşmesi, Hint Müslümanlarını harekete geçirmiş ve İngiltere’ye baskı yapmak amacıyla çeşitli dernekler kurmuşlardı. İşte bu derneklerin çabalarıyla Halifeyi kurtarmak üzere 875 bin lira Ankara’ya ulaştırılmıştı. (Başka yardımlar da yapıldığı ve yollarda heder edildiği sır değil.)
İşin ilginç yanı, bu para yardımının Maliye Bakanlığı kayıtlarına yansımamış ve Hazine’ye girmemiş olması. Daha da ilginci, doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa’nın emrine verilmiş ve Osmanlı Bankası’nda 1922 Ağustos’una kadar ‘faiz işletilmeden’ tutulmuş bulunmasıdır. “Kurtuluş Savaşı’nın büyük hazırlık döneminde çekilen türlü malî sıkıntılara rağmen, bu paraya el sürülmemiştir.”
Soruyoruz hep birlikte: Neden? Bu para İstiklal Savaşı’nda kullanılmak için gönderilmemiş miydi?
Nitekim zafer kazanıldıktan sonra kendisine iade edilen parayı yine Osmanlı Bankası’na yatıran Mustafa Kemal Paşa, Ağustos 1924’te İş Bankası kurulana kadar da orada tutmaya devam etmiştir.
Şimdi gelelim meselenin bam teline.
Bu para amacı doğrultusunda kullanılmış mıdır? Sizi bilmem ama bir Pakistanlı kalkıp bana, ‘Biz size bankanıza sermaye yapasınız diye mi bu parayı verdik?’ derse verecek cevabım yok. Aynı şekilde ‘Biz size o parayı Halifeyi kurtarmanız için verdik, siz gidip Halifeliği kaldırdınız. Öyleyse paramızı geri isteriz’ derse verecek cevabım yine yok.
Üstelik de Halifeyi kurtarmak üzere gönderilen bu paralar kuzu kuzu bankada yatarken Halife Abdülmecid bütçeden kendisine ayrılan ödeneğin azlığından şikayet edince kıyameti koparanlar, dahası Halifeyi apar topar yurtdışına sürenler de bizlerdik. Halifeyi ve hanedanı yurtdışına sürdük, güzel. O zaman Hint Müslümanlarına paralarını iade etmemiz gerekmez miydi? Ağa Han’ın yazdığı mektup meselesini bir de bu açıdan değerlendirmek uygun olmaz mı?
Müderrisoğlu, Mustafa Kemal’in savaş yıllarında yardım parasına dokunmamış olmasını, gerektiğinde onu geri göndermeyi düşündüğüne yorar. Diyelim ki, öyle. Peki 3 Mart 1924’te Halifeliği kaldırdığında neden geri göndermemiştir de, kız kardeşi Makbule Hanım’a oradaki bir hesabından maaş bağlatmıştır? Nokta mı, virgül mü? Siz karar verin.
Courtesy: Zaman
http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/is-bankasi-hilafet-bankasi-miydi_798716.html

Prime Minister of Pakistan stopover at Ankara, Turkey


ANKARA, February 9: En-route to UK, the Prime Minister of Pakistan Raja Pervez Ashraf had a brief stopover at Ankara Esenboğa International Airport today. Turkish Minister for Science, Industry & Technology Mr. Nihat Ergün alongwith members of Turkish Grand National Assembly Prof. Dr. Eşref Taş, Ms Tülay Selamoğlu, Mr. Muzaffer Çakar and Mr. Orhan Erdem and senior officials of the Turkish Foreign Ministry received the dignitary. Pakistan’s Ambassador to Turkey H.E. Mr. Muhammad Haroon Shaukat and officials of the Pakistan Embassy in Ankara were also present at the Airport.

Raja Pervez Ashraf recalled the recent productive visits of his Turkish counterpart Mr. Recep Tayyip Erdoğan to Pakistan and said the people of Pakistan cherish the good memories of these visits. He asked Mr. Nihat Ergün to convey his best wishes to the Turkish Prime Minister and people. He also conveyed the greetings of President Zardari to President Gul.

The Pakistani Prime Minister said Turkey and Pakistan are like two brothers who always support each other during good and bad times. He briefed the Turkish hosts about the political situation in Pakistan. Raja Pervez Ashraf said that Pakistani state institutions are evolving which will further strengthen democracy. We have a strong election commission that will ensure free and fair elections, he maintained. For the first time in the parliamentary history of Pakistan, a democratically elected Parliament will complete its full term, he said. “This will be a landmark success in our quest for democracy,” he added.

The Prime Minister during his interaction with the hosts stressed on the need to learn each other’s languages i.e Turkish and Urdu, which he said will further increase understanding and will help boost people to people contacts.
More photos on http://goo.gl/nQyGA

Keşmir Dayanışma Günü Semineri - Türk halkının mazlum Keşmir halkına gösterdiği tam destek

Saadet Partisi Başkanı Prof.Dr. Mustafa Kamalak Salı akşamı gerçekleştirilen Keşmir Dayanışma Günü Semineri’nde konuşma yaparken 

ANKARA, 7 Şubat: Seminere katılanlar mazlum Keşmir halkının kendi geleceklerini kendileri belirleme hususunda verdikleri mücadeleye tam destek verdiklerini belirttiler. Keşmir Dayanışma Günü, Pakistan-Türkiye Kültür Derneği’nin Ankara Üniversitesi işbirliği ile yaptığı özel bir seminerle anıldı.

Saadet Partisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Kamalak, katılımcılara ithafen yaptığı konuşmada “Türkiye’nin mazlum Keşmir halkına gösterdiği tam desteğin her zaman daimi olacağını” söyledi. Keşmir, Kıbrıs ve Filistin’de uzun yıllardır yaşanan ve Müslümanların acı çekmesine neden olan olayların artık uluslararası toplumlar tarafından da dikkatle ele alınması gerektiğinin altını çizdi. 

Saygın akademisyen, yazar ve T.B.M.M eski üyesi Prof. Dr. Oya Akgönenç ise yaptığı konuşmada meselenin tarihi boyutuna dikkat çekti ve bu konuda ki bilgilerini aktardı. Meselenin çözümü ve bölgede sağlanacak kalıcı barış ortamının Keşmir halkının isteği doğrultusunda sağlanabileceğini belirten Sayın Akgönenç, Hint ordusunun işgal altında bulunan Keşmir’de insan haklarını ihlal ettiğini ve içlerinde kadın ve çocukların bulunduğu binlerce masum insanı katlettiğini söyledi.

T.B.M.M üyesi ve Pakistan –Türkiye Dostluk Derneği Başkanı Sayın Burhan Kayatürk Keşmir meselesinin çözümünde karşılıklı diyalog ortamı yaratılmasının şart olduğunu belirtti. Sayın Kayatürk, Türkiye’nin meselenin çözümü konusunda her zaman tam destek vereceğini ve olumlu tutumunu gelecekte de sürdüreceğini sözlerine ekledi.

Pakistan’ın Türkiye Büyükelçisi Sayın Muhammad Haroon Shaukat var olan sorunlar hakkında konuşmak ve özellikle Keşmir meselesini çözüme ulaştırmak konusunda kendilerinin Hindistan ile her zaman anlamlı, çözüm odaklı ve kalıcı bir diyalog başlatmaya hazır olduklarını söyledi. Sayın Elçi, mazlum Keşmir halkının insan haklarının sağlanması ve demokratik hakları olan kendi geleceklerini belirleme hususunda verdikleri mücadeleye politik, diplomatik ve manevi anlamda her zaman tam ve tereddütsüz destek vermeye devam edeceklerini bir kez daha yineledi. Bu konuda Türk halkının ve hükümetinin de tarih boyunca yanlarında olduğunu belirtti
Daha fazla resim bilgisi için http://goo.gl/vAM0a


Seminar on Kashmir Solidarity Day - Unwavering Turkish support for the oppressed people of Kashmir

(from left to right): Ambassador M. Haroon Shaukat, Mr. Burhan Kayaturk, Prof. Dr. Mustafa Kamalak and Prof. Dr. Oya Akgönenç sharing stage during Kashmir Solidarity Day in Ankara on Tuesday evening, 5th February 2013

ANKARA, February 6: Participants of a seminar expressed their full support to the oppressed people of Kashmir and their democratic right to self-determination. The seminar, to commemorate Kashmir Solidarity Day, was organized by Turkey-Pakistan Cultural Association in collaboration with Ankara University.

While addressing the participants, Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Chairman of Saadet Party said the people of Turkey shall always support the cause of the oppressed Kashmiri people. He said international community should pay attention towards resolving Kashmir, Cyprus and Palestine issues where the Muslims are suffering since decades.

Prof. Dr. Oya Akgönenç, a noted academician, writer and former member of Turkish Grand National Assembly, explained the historical perspective of Kashmir. She said regional peace is dependent upon the resolution of the Kashmir issue according to the wishes of the Kashmiri people. She said Indian forces in the Occupied Kashmir are violating human rights and have killed thousands of innocent Kashmiris including women and children.

Mr. Burhan Kayaturk, President of Turkey-Pakistan Cultural Association and member of Turkish Grand National Assembly stressed on the need to resolve Kashmir issue through dialogue. He said Turkey will continue to play a positive role and shall support efforts aimed at resolution of the Kashmir dispute.

Pakistan’s Ambassador to Turkey H.E. Mr. Muhammad Haroon Shaukat said Pakistan remains committed to a meaningful, sustained and result-oriented dialogue with India to resolve all outstanding issues, most importantly, the core dispute of Kashmir. He reiterated the unwavering political, moral and diplomatic support of the people and Government of Pakistan to the just struggle of Kashmiri people to safeguard their fundamental rights including their right to self-determination. He acknowledged the historical support of the people and Government of Turkey in this regard.